Zor şey değil mi insanın ‘ben’i anlatması, anlatmadan evvel ise kendine ‘kendini’ itiraf etmesi. Yakınlarda kurumsal bir şirketin Ceo’sunun ziyaret ağına nail olma ihtimalim söz konusu olunca, özgeçmişimi kendilerine iletmem gerekti. Elbetteki ruhsal dünyamın kapılarını açarak anlatmamı bekledikleri bir hadise değildi; ancak kısa bir özgeçmiş yazarken, ki bunu ilk kez yapıyorum, kendimi ne kadar tanıdığımı düşünmeye başladım birden. Peki hiç düşündünüz mü siz de, aslında kimsiniz? Bir gladyatör zırhına bürünüp sokaklara salındığınız ‘kendiniz’i yakından tanıma fırsatınız oldu mu? Bir ordunun üzerine tek başına yürüyebilme cesaretine sahipken, tek bir kelimenin korkusu altında kaldığınızı fark ettiniz mi? O çok mağrur tavrınızın altında, yelkenleri hemencecik suya indirdiğinizi bilmiyor musunuz yoksa? Birinin gözlerine bakarken, o an başkasının yüreğine dokunuyor olduğunuz itirafını yapamıyor musunuz hala? ‘Hayır’ demeyi yalnızca aynada kendinize mi söylemeye cesaret ediyorsunuz? Daha da ötesi tüm bunların sizin-ta kendinizin bir bütünü olduğu gerçeğini henüz göremediniz mi?
Esasında yaşamımızı başka insanları, başka hayatları anlayarak yahut anladığımızı varsayarak geçirirken kendimizi keşfetttiğimizi pek geç farkediyoruz. Öyle ya insan herşeyden evvel kendini ah bir tam anlamıyla çözüp, tanımlayabilse. O vakit ne soru, ne sorun ne de mutsuzluklar kalacaktır geriye. Hep düşünürüm acaba ben değişiyor muyum, yoksa yalnızca değişen zamana ayak uydurup değşitiğimi mi sanıyorum diye. Esası ben de hepimiz gibi yaşam yolculuğunda değişmez yol arkadaşım kendimi tanıyorum yalnızca. Çünkü yaşam öyle farklı durumların içerisine bırakıyor ki sizi, daha önce hiç bilmediğiniz ‘siz’ takındığı tavır ile gelip oturuyor birden karşınıza. O sebeple pek büyük konuşmamak, büyük yanılgılara düşmemek gerektiğini düşünüyorum.
Yaşam Yüce Tanrının bahşettiği sürece bizlere ‘biz’ i başka taraflarıyla tanıtmaya devam edecek. Pire için yorganı yakıp gidenin de, sabırla sükuna ve huzura erenin de, aldığı kararları tekrar tekrar bozanın da ve yeniden yürüyenin de ‘SEN’, ‘BEN’, ‘BİZ’ler olduğumuzu her daim hatırlatacak.
Haydi o vakit büyük yüreklilikle bir soralım kendimize:
“Ben Kimim?”
Sevgiyle,
NOT: Şu dünyadan gelip geçen ve geçmekte olan, başta ‘Baboş Erşad’ımın ve tüm babaların Babalar Günü’nü kutlarım.
Feride Hande Batmaz