Ömrümüzün çoğunu seçim yaparak ve bu seçimlerin sonuçlarını sorgulayarak geçiriyoruz a dostlar! "Neyin seçimi mi?" dediniz? Pek tabi 'iktidar' sahibi akıl ile 'ruhun efendisi' kalbin seçimi...Seçim dediysem, bu insanı ömür boyu yağmalayan bir iç savaşın 'sözde' seçimi esasında: "Ağır tahribat yarattığını düşünüp, galibi olmayacağını zannettiğimiz; aynı topraklara aitliği ve sahipliği olan canım kalplerimiz ve akıllarımızın 'yersiz' savaşı...
Geleneksel bilinen o ki, kalbin seçemediği her şey daha bir zor gelir insanoğluna. Aklımız, kalbin yakınlığının aksine daha uzak bir noktada. Yani yaradılıştan akıl ile aramızda hep bir mesafe bulunuyor. Ya canım kalp? Bakın o ta şuracıkta...İşte bu yüzden ondan ayrı kalacak seçimler hep biraz daha çok üzüyor bizleri, yahut öyle geliyor. Oysa gelin kalbin sesine bir kulak verelim. Şöyle diyor kalp:
"- Ey kalp yolcuları;
'Kalbinin sesini dinle!' ile 'Nefsinin sesini dinle!'yi karıştırmamak gerek. Benim yolumdan gitmek; o bana bağlanan 'ar' damarını yok saymak demek değildir. Aksine; var isem sol alt göğüs kafesinizin içinde, ruhu huzura erdiren, ahlaki ve vicdani niteliğinize uygun düşen seçimimdir esasen. Ben; akli baliğden yoksun, zayıf ruhların sahibi değilimdir."
Anladınız değil mi şimdi; kalbin yoluna girmek demenin, ilahi aşkta olduğu gibi önce kendini unutmayı gerektirdiğini ?
İnsan; menfaatinin, isteklerinin, şehvetinin peşine düşendir. Ve 'eşref-i mahluk' esasen bundan uzaklaştığı, kendini unuttuğu vakit kalbin yoluna girmiş olacaktır. Peki 'Akıl' ne mi yapar bu sırada? Akıl iktidarın tek sahibi olarak, kalbin girdiği yolda ona destek çıkar; dağ gibi arkasında durur. Yani ömür boyu girdiğimiz bu 'seçim girdabı' bir hakikat değildir. Ruh, aklın ve kalbin mükemmel uyumuyla ancak var olabilir. Bu sebeple; varsa bir kayıp, kalbinin sesini dinlediğini sanıp, nefsinin girdabına kapılanların 'hakiki' kaybıdır.
Ben aklımın gücü, kalbimin sesi ile böyle dedim. Naçizane, buyrunuz...
Hüma Kuşunun Gölgesi Üzerinize Olsun.
Feride Hande BATMAZ