İran şahlarından biri iplik çıbanı çıkarmış ve zayıflamaya başlamıştı. Gitgide iğ gibi inceldi, iğne ipliğe döndü. Sarayında buyruğundaki sağlıklı insanlara gıpta eder oldu. Satrançtaki şaha benzemiyordu artık, güçsüzdü. Nedimlerinden birisi selamlayarak girdi huzura. Huzurdakiler dikkat kesildi. Herkes adamın ne söyleyeceğini merakla bekliyordu. "Sultanım" diye başladı adam. "Saltanatınız sürekli olsun. Şehrimizde kutlu nefese sahip biri var. Allah dostu, arif ve bilgindir. Yanına gidip de isteğine erişemeyene rastlanmamıştır. Ömrü boyunca uğursuz bir iş yapmamış, yüreği ışıklı, dili kuvvetli, duası makbuldür. Buyruğumuz olursa gelsin, duacınız olsun. Allahın esirgeyiciliğini çeker de bu hastalıktan kurtulursunuz." diye sürdürdü konuşmasını. Sultan bir zaman düşündü. Vezirlerine danıştı. Zaten çaresizdi denemekten ne çıkardı. Gelsin dedi. Hizmetçiler gidip getirdiler Bilgeyi. Üstünde sade bir giysi vardı. Huzura girdi. Padişah amansız bir hastalığa yakalandığını ve iyileşmesi için dua etmesini istedi. Beli iki büklüm olmuş, saçları ağarmış, duyuları zayıflamış olan adam birden canlandı. Ve padişaha kızgın bir sesle, "Allah başkasına merhamet edene merhamet eder" dedi ve sürdürdü konuşmasını. "Sevinmek istiyorsan, sevindirecek. Sevilmek istiyorsan seveceksin. Benden dua bekleme. Etsem de ondan hayır umma. Zindanın zincirlenmiş tutsaklarla dolu. Halkına acımıyorsun sen. Sana Allah acır mı hiç? Günahların için bağış dilemelisin. Yaptığın haksızlıklara tövbe etmelisin. Üzerinde zulme uğramışların bedduası varken nasıl iyilerin duasını beklersin." Şah adamı dinledikçe halkına yaptıkları geçti gözünün önünden. İlkin sinirlendiyse de sonradan utandığını hissetti. Ve herkesi şaşırtan özür dileyici bir ses tonuyla "Haklısın." dedi bilgeye. Adamlarına döndü ve ferman etti. Tutsaklar salıverilsin. İki rekat namaz kıldı sonra. Ellerini kaldırıp Allah'a yakardı. "Ey göklerin ve yerlerin sahibi Yüce Rabbim. Yaptıklarımdan pişmanım. Benden kıl kadar zarar gören herkesin üzüntüsünden kat kat fazla pişman ve üzgünüm. Bağışlanmamı diliyorum. Yaptıklarımdan sana sığınıyor rahmetine iltica ediyorum." Bilge de şahın derdi için yakardı Allah'a. "Ey gökleri yücelten Allah'ım. Ona gücenmiş ve onu hastalığa düşürmüştün. Onunla barışmanı ve onu kurtarmanı diliyorum." Bilgenin henüz dili duadayken şaha şifa erişmeye ve iyileşmeye başladı. Sevinçten uçuyordu. Buyruğundakilere servet ve hazinesinde ne varsa getirmelerini ihtiyarın başından saçmalarını emretti. Bilgenin hoşuna gitmedi bu. Sessizce çekildi huzurdan. Altına, zümrüt ve yakuta bakmadan ayağının altında çiğneyerek ayrıldı. Ayrılırken son bir kez dönüp şöyle dedi şaha. "Ben görevimi yaptım. Gerçeği gizlemek hainliktir. Bir daha iplik çıbanı çıkarmak istemiyorsan haksızlık ipini tutma. Ondan uzak dur."
Günümüzün sultanlarına ve iplik çıbanı çıkaran, çıkardıysa da kurtulmak isteyenlere ithaf olunur.
Sevgiyle,
Feride Hande GEMİCİ