İçinde bulunduğumuz şu günlerde Çin'de yeni yıl kutlanıyor. Ve bu yıl onların inanışına göre Su Yılanı yılı. Bunun anlamı Çinlilere göre yenilenme, kabuk değiştirme, yeniden doğma...
Sanırım insan bir kez doğmuyor. İnsan hayatın çeşitli evrelerinde kabuk değiştiriyor, tazelenip yeni doğmuş bebek gibi hayata başlıyor. Yepyeni umutlar ile hayata kaldığı yerden devam ediyor. Gelgelelim kulağa hoş gelen bu durum öyle hiç de kolay elde edilemiyor. Çile ve keder bir süre yoldaşınız, en yakın arkadaşınız oluyor. Sanki en güzel mutluluklar, en şahane sevinçler de hep bu sürecin sonunda geliyor. Geçtiğimiz sene hem ülkemiz hem de birçoğumuz için yaprak dökümünün çok olduğu, az biraz kabus gibi bir seneydi. O sebeple bu senenin yeni ve mutlu başlangıçlara yelken açacağını düşünüyorum. Hepimiz adına da bunu diliyorum sevgili okuyan.
Halihazırda umut, sevinç demişken 'Sevgili' durumlarına da değinmek isterim bu hafta. Aşk, sevgi, birliktelik üzerine hep konuşulur, hep çok konuşulur. Herkesin haklı tanımları olabilir. Ancak aşka, sevgiye ve sevgiliye benim bakışımı şu hoş hikaye ile sizlere aktarabilirim. Ve bu vesileyle tüm sevenlerin Sevgililer Günü'nü kutlarım:
"Trenin camına başımı yaslamışım, etrafı izliyorum. İnsanlara bakıyorum, önümdeki koltukta yaşlı bir çift var. Yaşları ben diyeyim 60 siz deyin 70. Kırış kırış olmuş yüzleri. Özellikle teyzenin..Birbirlerine sarılarak uyuyorlar. Her şeyi birlikte yapıyorlar. Yolumuz uzun. Yanlarında erzak getirmişler, bana da veriyorlar Torunlarının yanına gidiyorlarmış. Teyze kondüktöre tren ne zaman duracak diye sorup duruyor. Hayrola diyorum bir isteğin mi var diyorum ama yok yok bu gider diyor, kocasını gösteriyor.Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bir istasyonunda Sivas Divriği taraflarında duruyoruz. Israrlarıma rağmen ne alınacağını söylemiyor, ben almaya giderim diyor amca. Gidiyor gitmesine ama trenden iner inmez, büfeye doğru giderken hareket ediyoruz. O an bir çığlık kopuyor trenden, teyzede bir panik başlıyor. Nasıl bağırıyor ama anlatamam.Herkes teyzenin başına üşüşüyor. Camdan amcaya bakıyorum o da ellerini başının arasına almış, adam çaresiz, şaşkın, resmen çöküyor. Ben kondüktöre sesleniyorum. Teyze hüngür hüngür ağlıyor. Kondüktör telsizle makiniste söylüyordurumu, terni durduruyor. Yaşlı amca elinde koca bir şişe su ile geliyor. O an teyzeyi görünce nasıl ağlıyor koca adam, kollarıyla gözlerini siliyor, teyze bir yandan amca bir yandan ağlıyor. Sarılıyor birbirlerine. Amca "Seni gaybetçem diye çok gorktum be diyerek sarılıyor teyzeye. Teyze de ahan da gitti dedim gedince, ben mahfoldum dedim diyerek sarılıyor. Gorktuk gorktuk diyor amca...Küçücük bir kız çocuğu da etkilemiş olacak ki o da onlara bakıp gözlerini siliyor.
Eğer bir yerlerde falan biri size aşka inanmıyorum diye bilmiş bilmiş laf ederse bu hikayeyi okuyun. Bu dünyada bindiği tren onsuz hareket edince kıyametleri koparacak insanlar var...
Hakan Altay"
Sevgiyle,
Feride Hande Gemici