YALNIZLIKLARIMIZÇarşamba, 18 Aralık 2013 15:00
Hafta içerisinde Ulusal Fotoğraf Amatörleri Derneği için bir fotoğraf sunusu gerçekleştirdim. Hazırlık aşamasında nasıl bir konu üzerine fotoğraflarımı belirleyebilirim diye fotoğraf elemelerimi yaptım. Bir de baktım ki seçtiğim fotoğraflarda insan öğeleri daima yalnız ve tek..O halde sunumun konusu yalnızlıklarımız üzerine olmalıydı. İsmi ise Yalnızlıklarımız.. Yalnızlık, büyük kalabalıklar içerisindeyken de, bomboş bir yolda tek başına yürürken de insan ile bütünleşmiş bir haldir. Bu hâlin her zaman farkına varmayız. Oralı olmayız pek tabi. Ama tuhaf ve insanın bir tarafını aciz bir tarafını güçlü hissettiren...
tamamını oku
ZORUNLULUK DEĞİL GÖNÜLLÜLÜKÇarşamba, 04 Aralık 2013 11:00
İnsan
yaşamının bir dönemini zorunluluklar için geçirir; farkına bile varmaz. Gittiği
okulların, okuduğu bölümlerin, edindiği arkadaşların, verdiği kararların,
kurduğu cümlelerin zorunluluktan olduğunu hep sonradan anlar. İşte insan
yaşamının iyikileri de keşkeleri de bu şekilde oluşur. Esasında insan yaşam
yolculuğu boyunca hep büyür, hep gelişir. Bu herkesin yüce gönüllü bir insan
haline gelmesi anlamını taşımaz hiç şüphesiz. Herkes kendi kararınca, kendi
gönlünün el verdiği yere kadar olgunlaşır, büyür. Bu sebeple hemen hepimiz için
yaşamda zorunluluktan yaptığımız pek çok şey öyle ya da böyle mevcuttur.
Yaşamım
boyunca...
tamamını oku
YAĞMURDA DANS EDEBİLMEKPazartesi, 25 Kasım 2013 14:34
“Yaşamak fırtınanın geçmesini beklemek değil; o
yağmurda dans edebilmeyi öğrenmektir.” Aslı İngilizce olarak yazılmış bu
cümlenin Türkçe çevirisini internette bir paylaşım sitesinde hoş bir fotoğrafın
yanına iliştirilmiş olarak okuduğumda, hayatın sanırım tam da bu olduğuna
kanaat getirmiş oldum ben de. Yine safi bir mutluluğun olmadığını, mutluluk
denen şeyin huzurdan ibaret olduğunu çok sevdiğim bir dostum söylemiş olduğunda
da benzer bir doğrulama yapmıştım kendimce.
Öyle ya çeşitli
zorluklarla karşılaşmadan, ciddi sınavlara girmeden yaşamayı ne zannediyoruz
acaba? Yaşamın bizlere güllük gülistanlık bir kır bahçesi...
tamamını oku
BİR AĞAÇ KOVUĞUYUMPazartesi, 18 Kasım 2013 14:48
Bir vakitler okuduğum bir söyleşideki kadının şu sözleri aklıma
geldi. Diyordu ki; “Kendimi bir ağaç kovuğu gibi hissediyorum. Henüz hiç
filizlenmemiş, koca bir ağaç…”. Kimilerimiz kimi zaman işte tam da böyle
hissederiz.
Ağaç kovukları olgunluğun, ermişliğin simgesidir. Herkes onların
gövdesine yaslanmak, hikmetinden nasiplenmek, bazen dinlenmek ister. Herkesin
gözünde ihtişamlıdır. Ancak o kovuk bazen kendi yeşilliğine, filizlerine dönmek
ister. Başkalarına sırt, arka olmaktan kendini ihmal ettiğinin farkına bile
varmamıştır. Ne zaman ki kovuğu susuzluktan çatlamaya başlar, güveler vücudunu
örselemeye başlar aklı başına...
tamamını oku
BİR HASRET, BİN ÖZLEMPazartesi, 07 Ekim 2013 12:16
“Hasretlerimi
özlüyorum.” Cümlesinin ardına birçoğumuz bambaşka senaryolar yazabiliriz. Ancak
bu sözü söyleyip anlatmak istediklerine devam eden kişinin derdi, sıkıntısı
biraz da farklı. Onun derdi bir zamanlar çok emek verip, vefalı davrandığı
dostlarına duyduğu hasretin artık içinde olmaması. Yani kırgınlıkları, sergilenen
vefasızlıklar içinde o kadar büyümüş ki;
o acı veren hasret duygusunu bile hissedemez olmuş. Bin koymuş, bir bile alamamış. Fedakârlığı
hep kendi yapmış, karşılığını bulamamış. Bu sebeple de bir zamanlar ayrı kaldığı
vakitler hasret duyduğu dostlarına artık aynı hasretleri duyamıyor ve kaybettiği
hasr...
tamamını oku
BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞPazartesi, 30 Eylül 2013 11:20
Bir varmış, bir
yokmuş. Yahut bir yokmuş, bir varmış. İşte yaşam bu iki vaziyet arasında
bitmez, tükenmez bir sabırla dönüp duruyor. Biz bu devinimi birbirinden ayırsak
da öyle iç içe öyle aynı ki esasında! Yani doğmak ve ölmek. İkisinin
birbirinden hiçbir farkı yok. Zaten bu yüzden her ikisini de benzer şekilde
karşılamamız bekleniyor Yaradan tarafından.
Yaşam
zıtlıklarla yaratılmış denilir ya, esasında o zıtlıklar birbiri olmadan var
olamayan yani birbirini ‘tamam’ eden şeyler. Bu yüzden ‘var’ı da bir ‘yok’ u
da. Yani hepimiz için masalın başı da sonu da aynı. Aynı da, tadı da bir mi?
Pek tabi ki okunduğunda lezzete ulaştıran...
tamamını oku
KARŞIYIMPazartesi, 23 Eylül 2013 11:46
Düzen karşıtlığının her zaman anarşik
bir anlamı olması gerekmez. Düzene karşı olmak, içinde yaşadığımız toplum
tarafından dayatılmak istenen bir dizi törenler, işleyişler ve zorunluluklara taraf
olmayan bunlara "karşıyım" diyebileceğimiz bu tuhaflıklar içine o
kadar giriyoruz; kalbimizi ve gözlerimizi o kadar karartıyoruz ki farkina bile
varamiyoruz. Bu "Yeni Dünya Düzeni" geleneksel sahipliklerimizi
çaktırmadan bize ait olmayan başka bir alışkanlık silsilesinin içine sokuyor.
Bizler de bunun adına kısaca: Modernleşme, diyoruz.
Degerli okuyan, Modernlik beğenmesek de
batıda Rönesans ile gerçekleşen ve belki de birçok...
tamamını oku
SEVGİ, GÜÇ VE CESARETPazartesi, 16 Eylül 2013 17:48
“Birinin içten
ve derinden sevmesi sizi güçlü kılar. Birini içten ve derinden sevmek ise sizi
cesur yapar.” Bu doğru anlatım sürekli izlediğim bir dizide karşıma çıkınca,
üzerine yazmak ve paylaşmak istedim.
İnsan daha toy zamanlarında;
ilk aşkı, ilk sevgiyi, ilk dostluğu kısacası insan ilişkilerini tanımaya
başladıkça önce bir bocalıyor. Acaba diyor “Önce Sevmek mi yoksa Sevilmek mi?”.
Bir süre ki sanırım bu daha çok yeni
ergenlik yani ‘delikanlılığa’ ilk adım zamanlarında önce sevmenin peşine
düşüyor. Pop yıldızlarını, sinema sanatçılarını, edebiyatçıları hep böyle
platonik bir sevgiyle tek taraflı sevmeye başlıyor....
tamamını oku
TOPLUM, AHLAK VE BİZİM ÇOCUKLARPazartesi, 16 Eylül 2013 10:57
Ahlak, insanlık
tarihinin başlangıcından bu yana felsefenin temel kavramları arasında yer
almıştır. Tarihe ve dolayısıyla bilime adını yazdırmış düşünürler ahlakın
sınırlandırılıp, sınırlandırılmayacağı, kurallarının olup olmadığı yönünde yüzyıllardır
tartışıp durmaktadırlar. Bilim adamı yahut benzer bir nosyon sahibi biri
değilim. Yalnızca vicdanı ve aklı hür, düşünebilen, hissedebilen bir insanım.
Dolayısıyla ahlak da içinde olmak üzere pek çok kavrama kafa yorar, bana
ayrılan bu mecrada da sizinle paylaşmak isterim. Bu çerçevede, son zamanlarda
bu topraklarda meydana gelen ahlaki yoksunluklar üzerine biraz değineceğim.
Geçtiğim...
tamamını oku
BÜYÜK TAARRUZ VE GENERAL TRİKOPİSSalı, 03 Eylül 2013 17:18
Geçtiğimiz günlerde 91.yilıni kutladığımız Büyük Taarruz'un yıldönümüydü. Sonunda kesin bir Türk Zaferi ile sonuçlanan, Kurtuluş Savaşı sonlandırılan ve Mudanya Antlaşması yapılan BüyükTaarruz Yunan Komutası'nı büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Bu kutlu zaferi ve Büyük Önder M.Kemâl Atatürk'ü Yunan Komutan Trikopis'in Hıfzı Topuz'a ankattıklarından dinleyelim ve bu zaferi yeniden gururla yâd edelim:"Muhtemel taarruzları önlemek için cepheyi yıkılmayacak bir şekilde tahkim etmiştik. Ve bu cephenin çökmesine ihtimal vermiyorduk. Nihayet 26 Ağustos 1922 sabahı, Türklerin beklenmedik taarruzu ile karşılaştık. Bu taarruz bizim için muazzam...
tamamını oku
MURAT NEHRİ’NE DOĞRU BİR AĞRIPazartesi, 19 Ağustos 2013 11:20
MURAT NEHRİ’NE DOĞRU BİR AĞRI Işık daima doğudan yükselir hiç
şüphesiz. Birçok felsefenin, ilimin, bilimin kaynağı da doğunun ta kendisidir.
Bu sebeplerle ve topraklarımın doğu olması sebebiyle bunca yaşamımda görmediğim
memleketim Ağrı ve civarını görmek şart
olmuştu. Ramazan Bayramı tatilimizi doğunun sarı ve sonsuz güzellikteki
topraklarında, özlerimi hissederek geçirdim. Biraz anlatayım… Yolculuğumuzu
Erzincan, Erzurum üzerinden gerçekleştirmeye başladık. Doğu’nun Paris’i diye
birçok kentin ismini söylerler ancak kanımca Paris güzellemesini hakedenlerin
başında Erzincan geliyor. Erzincan yemyeşil caddeleri, şelaleleri,...
tamamını oku
VADİM O KADAR GÜZELDİ KİPazartesi, 12 Ağustos 2013 16:36
İnsanın kişilik oluşumu ve yaşam duruşundaki kazanımların temelinin ailede atıldıgına inaniyorum. Okumayi, yazmayi yaşamlarinin parçası yapmis bir ailenin çocuğuyum. Dolayisyla onlar sayesinde de her anlamda beslendigimi soylemeliyim. Birkaç gün evvel halam ile şu anda bu yaziyi yazdiğim Ağri ve doğu seyahatimizle ilgili konuşuyorduk. Malum aslen Ağrili olduğum halde şu yaşimda burayi henüz görme firsati bulamamistim. Aral Nehrinin kenarindan kalkip Anadolu'ya gelen bir Türk Ailesinin ferdi olarak, göç ettikleri vakit Anadolu'nun canim topraklarindan Ağri'yi seçen dedelerimin 'otağ' larini gormek bana inanilmaz bir heyecan ve mutluluk...
tamamını oku
HAMDIM, PİŞTİM, OLMADIMPazartesi, 05 Ağustos 2013 10:52
İnsan ‘artık
oldum’ demeyecek. Dediği vakit, hep bir şeyler başkalaşıyor, farklılaşıyor, yaşam ayrı seyrinde yeniden başlıyor.
Bir zamanlar, küçük bir kız iken yaz mevsiminin gelmesini dört değil on dört gözle
beklerdim. Ya babaannemin, ya anneannemin yazlıklarında olmanın hayallerini
kurardım. Hakikatenden deniz, güneş, tasasız öğle uykuları, mutlu temmuz sabahları,
kahvaltılarıyla yıllar
boyu canım yaz
mevsimini geçirir
olduk. Yazın
bitiyor olması ciddi
hüzün
verirdi. Yazlık
arkadaşlarımızla bir
sonraki sene görüşmek ve
mektuplaşmak
üzere anlaşır, ağlayarak birbirimizden ayrılırdık. Sonra büyüdük, üniversiteli olduk....
tamamını oku
SENE BİNDOKUZYÜZKIRKBEŞPazartesi, 29 Temmuz 2013 13:34
Sevgi neydi,
emek miydi? Sevgi neydi, güven miydi? Sevgi neydi, koşulsuzluk muydu? Sevgi
neydi, bir ömür müydü? Hepsi sorulabilir, hepsi başkaca cevaplanabilir elbette.
2013’ün Temmuz
ayı işte belki de ‘Sevgi Neydi?’ sorusunun türlü cevaplarını almış olan
babaannem Bedigül ve dedem Mustafa Batmaz’ın 60.evlilik yıldönümlerine kucak
açıyor. Vay beee!…diyorsunuz siz de içinizden değil mi? İnanın 60.yıldönümleri
olduğunu ben de yakınlarda öğrenmiş bulundum. Ve ‘altmış’ demeyi bir tuhaf
buldum. Çünkü yaşam içerisindeki zaman dilimleri hayli şaşırtıcı.. 60 yıl
dersiniz, dudaklarınıza sığdıramazsınız oysa sorsan bir çırpıda yaşanmış,...
tamamını oku
GELMİŞ BULUNDUKPazartesi, 22 Temmuz 2013 11:25
“Şiirler yazdım, kitaplar okudum
Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.”
İşte böyle
yazmış ‘Gelmiş Bulundum’ şiirinde, üstad Edip Cansever. Daha önce dokunmadıysanız
Edip Cansever şiirlerine, ilk fırsatta deneyimlemenizi tavsiye ederim. O ayrı…
Esas ki şiirinde pek çok şeyi söylemiş, yaşam denilen bu düş sahnesini
özetlemiş. Özetlemiş de yeryüzünde bizimle birlikte yaşamakta olan altı milyar
dünyalının kaçı acaba bu düş sahnesini,...
tamamını oku
KAPUZBAŞIPazartesi, 15 Temmuz 2013 14:52
Milli değerler bayrak, vatan,
toprak sevgisinin yanında, üzerinde bulunduğumuz doğaya sevgiyi de gerektirir,
gerektirmelidir. Ancak maaleseftir ki
doğamıza ve dolayısıyla milli değerlerimize karşı son derece bilinçsiz ve
nankör bir toplum olduğumuz gerçeği her seferinde karşımıza çıkmaktadır. Neden
mi böyle diyorum, anlatayım sevgili okuyan..Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde
bulunan Aladağlar Milli Parkı ve içindeki Kapuzbaşı Şelaleleri, değil ülkemizin
dünyanın sayılı doğal güzellikleri içerisinde yer almaktadır. Şelaleler çıktığı
kaynaktan dökülmeleriyle ayrı bir özelliğe de sahiptirler. Bu doğal mirasımıza
son zamanlarda...
tamamını oku
BAHTSIZLIĞI SİNEYE ÇEKENLERPazartesi, 08 Temmuz 2013 10:50
Fakirlik,
sağlıktan yoksunluk, iflas etmişlik, üst üste gelen kazalar-belalar… Bunların her
birini yaşamış insanlara bizler ‘bahstızlık’ ibaresini yapıştırıp orada
bırakırız, öyle değil mi? Üstüne bir de uzaktan acır, üzülürüz. Ve hep deriz nedense
bu hayatta bazı insanlar daimi bir deneme-sınama tahtası gibiyken, bazıları
adeta pamuk döşenmiş yollardan geçerek her istediği varışa ulaşır. Yani biz
öyle görüp değerlendiririz. Sorarım şimdi size sahiden deneme- sınama içinde
olmak bahtsızlık mıdır? Onlar bizim şu garip dünyamızın bahtsızları mıdır, ne
dersiniz?
Yaşama hangi noktada durup bakıyorsanız
kapsama alanını...
tamamını oku
KIYMETİNİ BİLSalı, 02 Temmuz 2013 17:46
Hepimiz zaman zaman umutsuzluk, ümitsizlik içinde oluruz.
Bir şarkı, bir şiir yahut bir çocuk bir anda
ümitsizliğimizin kuraklığina yağmur olur, sel olur. Şu anda her nerede umutsuz,
ümitsiz varsa işte bu paylaşim da benden, Oktay Rıfat'tan armağan olsun onlara,
sizlere...
Boğazından lıkır lıkır geçen
Şu suyun kıymetini bil
Nedir ki bu mavilik deme
Pencereden görebildiğin kadar
Göğün kıymetini bil
Kıymetini bil çiçek açmış bademin
Güneşli odanın çamurlu sokağın
Beyazın siyahın yeşilin
Pembenin kıymetini bil
Dirilik öyle bir şey...
tamamını oku
HAK VE KALPPazartesi, 24 Haziran 2013 15:21
Değerli okuyucularımız, bu hafta
gelin hep birlikte hak ve kalp kavramlarını ele alalım.
Hak kanunen ve birey olarak toplumda
hür vaziyetimizin devamlılığını sağlayan pek çok şeyin bütünüdür. Kendini ifade
hakkı, seyahat hakkı, oy verme hakkı, analık hakkı, eğitim hakkı gibi doğal ve
kanuni ayrımları olan pek çok ayrımları mevcuttur. Bu çerçevede hepimiz bu
haklarımızı, bir başkasının hakkına zarar vermeme sınırında, sınırsızca ve
özgürce kullanabiliriz. Durum esasında bahsettiğim kadar anlaşılabilir olmakla
birlikte son günlerde memlekette...
tamamını oku
BABAPazartesi, 24 Haziran 2013 14:23
Alıştık
artık. Her iki haftada bir Çiçek Haftası,
Çocuk Haftası, Anneler Günü, Kadınlar Günü ve şimdi de Babalar Günü.
Babasına düşkünlükten öte bir düşkünlüğü olan biriyim. Ama bugüne ve bu tür
günlere karşıyım. Çoğunluğun kutlamasıymış gibi görünen bugünler, esasında
gerçek çoğunluğun öyle kalbini kırıyor onları öyle hüzünlendiriyor ki, bir
bilinse…
Nedense hayat
hep ‘var olan’ üzerine kurulu bir düzen. Oysa varolmayan öyle çok şey var ki,
senin, benim bilmediğimiz ve fakat başkalarının hayatını etkileyen.
40 küsür yaşında
insanlar biliyorum, bir vakitler yanlarında olan babaları şimdi yanlarında
olmayan. Sen...
tamamını oku
AŞK VE EVLİLİKCuma, 07 Haziran 2013 15:46
Evliliğin aşkı öldürüp öldürmediği yıllarca tartışılıp
durmuştur. Bunun üzerine ise zaman içerisinde onlarca uygarlığın çok farklı
inanışları ve bu inanışların getirdiği atasözleri mevcuttur. Gelin biraz bu
toplumlara ve toplumlardaki ‘Evlilik-Aşk’ ikilemesine farklı bir açıdan,
atasözleriyle bakalım:
“Giydiğin hasır ayakkabıyı aşındıracaksın, seçtiğin
kadınla birlikte yaşayacaksın.”(Letonca)Düğünden sonra evlilik ölene kadar
sürecektir; şairane bir Malgaş imgesinde olduğu gibi “Tıpkı bir kuşun
tüyleri misali onlar kuşu hayatının sonuna dek terk etmez.”Uyumlu bit
birliktelik ve karşılıklı anlayış ideal, atasözlerinin...
tamamını oku
BİR ÇİFT AYAKKABIÇarşamba, 05 Haziran 2013 15:45
Dün peşpeşe 'Uzun Hikâye' ve
'ForestGump' filmlerini izledim. Uzun Hikâye, bu yıl vizyona girmişti. İzleme fırsatını bulamamıştım.
ForestGump ise defalarca izleyip de aynı tadı aldığım bir
filmdi. Yine aynı lezzeti
fazlasıyla almış oldum. Gelelim bu iki filmden niye bahsetme ihtiyacı duyduğuma...Her
iki filmde dikkatimi çeken küçük bir ortak nokta vardı. Belki de herkes tarafından dikkat
edilmese bile, ayakkabının bir insana ait en karakterli eşyalarından birisi
olduğunu anlatmasıydı. Nasıl mı..Küçüklüğümde
bayramların en büyük, en özel hediyesi ayakkabılardı benim için...Her
nedense küçük bir kızken favorim beyaz yahut...
tamamını oku
TAM ORTASINDAYIZÇarşamba, 05 Haziran 2013 15:44
İnsan, şu üzerinde yaşadığı
dünya gibi... Yani ne kadar yürürse yürüsün dönüp dolaşacağı yer, başladığı yer
olacak. Her bitiş, başlangıç. Her
başlangıç bir bitiş aslında. Bizler büyürken hayallerimiz, cesaretimiz, herşeyiçok
bilmişliğimiz de bize eşlik ediyor. Devam ediyoruz. Yavaş yavaş başladığımız
noktaya yaklaştığımız yani büyüdüğümüz vakit cesaretimiz eski gücünü korumuyor.
Hayallerimizin artık çizilmiş sınırları oluyor. Sanki daha çok bilmiyoruz.
Belki de bilsek bile konuşmuyoruz. Büyüdükçe, başladığımız noktaya yaklaştıkça
daha çok dizginleniyoruz.
Bunları büyüdükçe, yaş aldıkça
çok daha iyi anlıyorum. Sizin...
tamamını oku
ANNE OLMAKCuma, 10 Mayıs 2013 15:22
Anne olmak ile
anaçlık çok farklı şey. Bir anlamda kimi kordan, kimi kardan anne.. O yüzden
bugün annelerimizin gününü kutlarken, bazen doğuran anneden daha çok emek
veren, yüreği doğuran anneninkinden daha çok sevgiyle, aşkla atan kadınları da
hatırlamak istedim.
Bir kadın
doğurmuş bundan yirmi yıl önce yavrusunu. Maddi durumumum demiş, ben bakamam
bakarsam ‘sefil olur bu çocuk’demiş velhasıl o yavruyu evlatlık vermiş. Diğer kadın…
Biyolojik yolla çocuğu olmamış. Allah kısmet etmemiş. Ben bakamam diyen o
‘anne’den o yavruyu almış bakmış, büyütmüş, yetiştirmiş. Sefillik nedir
yavrusuna bildirmemiş. Sefilliğin en büyüğünün...
tamamını oku
BİR DOLUNAY YAZISICuma, 26 Nisan 2013 15:21
Dolunayın
hepimize gözünü diktiği şu günler yazdırdı bu yazıyı. Kainat sen nelere
kadirsin….
Hayal ettiğin
kadar sahip olursun, Yaradan da bahşetmişse sana yeteri kadar hayatı.
Düşündüğün kadar aranır bulunursun, sen de biliyorsan hatırayı, hatırlatanları.
İzin verdiğin kadar üzülür, izin verdiğin kadar sevinirsin anlıyorsanyaşamayı.
Babanı düşününce gelirse aklına ‘Sana
Muhtacım’diyen Zeki Müren’in hüzünlü sesi anlarsın sen de birgün ne demek
istediğimi. Sevdiğin yanıbaşında, küçüklüğün çok uzaktaysa keşke dersin onlar
da birlikte olsa. Sevinçliyken ağlamanın tadını hangi dostla paylaşabileceğini
de öğrenmişsindir....
tamamını oku
BENİM BELGRAD'IMCuma, 26 Nisan 2013 15:20
Geçtiğimiz hafta, bir süredir
yapamadığımız seyahatlerimize eşimle yeniden başlamış olduk. Rotamız eşimin işi sebebiyle ilişkilerinin
olduğu ve çok sevdiği arkadaşlarının bulunduğu Sırbistan’ın Belgrad şehriydi.
Belgrad yani Sırpça Beograd iki milyon civarında nüfusu ile eski Yugoslavya’nın
ve şu anda Sırbistan Cumhuriyeti’nin güzel başkenti.
Belgrad’aİstanbul üzeri bir saat on
beş dakikalık kısa bir uçuştan sonra varıyoruz. Öncelikle şunu söylemeliyim ki
seyahatimiz öncesinde Balkanların yakın tarihi ve dolayısıyla Sırp halkı ile
ilgili son derece katı düşüncelerim vardı. 1991-1995 yılları arasında hüküm
süren savaş,...
tamamını oku
LALE DEVRİCuma, 12 Nisan 2013 15:16
Son günlerde şehrin görülmeye değer en şahane
şeyleri, özenle hemen her yere dikilmiş, çeşit çeşit renkteki laleleri olsa
gerek. Hakikaten bir yerden bir yere giderken yol boyu bezenmiş laleler
içimizde yaşama sevincini yeniliyor adeta. Bu güzelliklere bakıp görsel tatmini
yaşarken aklıma lalenin ‘tarihi’ ve bir diğer taraftan Mimar Sinan’nın Edirne
Selimiye Camiindeki ‘Ters Lalesi’ geldi aklıma.
Bilindiği üzere Lale, Hollanda’nın yel
değirmenleri kadar ünlü sembolüdür. Ancak o ki lalenin anavatanı, kökeni
Hollanda değildir. Esasında lalelerin doğal habitatları dağlık arazilerdir.
Hollanda’ya İstanbuldan ilk lale...
tamamını oku
BİR NEFES MUTLULUK Pazartesi, 01 Nisan 2013 00:00
Geçtiğimiz hafta Nefes Tekniklerini ve Egzersizlerini içeren birkaç kitap ve DVD sipariş etmiştim. Büyük bir heyecanla beklediğim siparişlerim birkaç gün evvel ulaştı. Nefes Egzersizlerini içeren videonun yararı olacağına inanıyorum. Çünkü bizler ancak nefes alabildiğimiz ölçüde ayakta ve sağlıklıyız öyle değil mi? Tüm organlarımızın, doğru nefes teknik ve egzersizleri ile yarar gördüğü bilim ve tıp ile de kanıtlanmıştır. Bu yüzden ben de bu egzersizleri doğru bir şekilde uygulamaya çalışıyorum. Naçizane tavsiye ederim. Bahsettiğim DVD’nin yararlı olmasına karşılık, yazarını tavsiye üzerine öğrendiğim ve dolayısıyla kitabını tavsiye...
tamamını oku
MİLLİ ŞEHİDİMİZ BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEYPazartesi, 25 Mart 2013 00:00
Değerli okuyan, vatanı sevmenin vatanperverliğin maalesef bedeli ağırdır. Zorlu bir sınavdan geçmekte olan ülkemizde hiç değilse kendimize, evlatlarımıza ve çevremize vatan şehitlerini hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu ağır bedeli ödeyenlerden biri de Boğazlıyan Kaymakamı Mehmed Kemal Bey'dir. Hükümetin emrini yerine getirmekten başka suçu olmayan Kemal Bey "mâruf “ Nemrud Mustafa Paşa'nın başkanlığındaki, çoğunluğunu Ermeni üyelerin meydana getirdiği Divân-ı Harb tarafından "Ermeni tehcirinde vazifesini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu gerekçesiyle" ölüme mahkûm edilmiş; 8 Nisan 1919 tarihinde Beyazıt meydanında asılarak...
tamamını oku
AVUÇ İÇİ KADAR MUTLULUK YETERPazartesi, 11 Şubat 2013 00:00
İçinde bulunduğumuz şu günlerde Çin'de yeni yıl kutlanıyor. Ve bu yıl onların inanışına göre Su Yılanı yılı. Bunun anlamı Çinlilere göre yenilenme, kabuk değiştirme, yeniden doğma...Sanırım insan bir kez doğmuyor. İnsan hayatın çeşitli evrelerinde kabuk değiştiriyor, tazelenip yeni doğmuş bebek gibi hayata başlıyor. Yepyeni umutlar ile hayata kaldığı yerden devam ediyor. Gelgelelim kulağa hoş gelen bu durum öyle hiç de kolay elde edilemiyor. Çile ve keder bir süre yoldaşınız, en yakın arkadaşınız oluyor. Sanki en güzel mutluluklar, en şahane sevinçler de hep bu sürecin sonunda geliyor. Geçtiğimiz sene hem ülkemiz hem de birçoğumuz için...
tamamını oku
VECİHİ HÜRKUŞSalı, 22 Ocak 2013 00:00
Çoğu zaman izlediğimiz, okuduğumuz, dinlediğimiz şeylerin temelini, varsa hikayesini araştırmama gibi bir durumumuz var. Bu eksikliğinizi siz de benim gibi gidermek istiyorsanız değerli Sunay Akın'ın kitaplarını okumanızı naçizane tavsiye ediyorum. İşte bu sebeple bugün sizlere birçoğumuzun çok yakından tanıdığı ancak gerçek hayatta yaşamış biri olduğunu bile bilmediğimiz bir değeri ve onun hikayesini Sayın Sunay Akın'ın aracılığı ile paylaşmak istiyorum. Bu kişi 1977'de çekilen Gülen Gözler filminde Şener Şen tarafından canlandırılan Vecihi karakterinin ta kendisi: Vecihi Hürkuş... Filmde Pilot Vecihi, uçağıyla Ayşen Gruda'nın...
tamamını oku
YENİ YILPazartesi, 07 Ocak 2013 00:00
2012 yılının son haftası tedavim sebebiyle sizlerle olamamıştım. Bu sebeple 2012'nin nasıl gelip geçtiğini, herkes gibi yeni yıldan beklentilerimi paylaşamamıştım. Özrüm ve mazeretim kabul olacaksa, yeni yıla girdiğimiz bu ilk günlerde yüreğimdekileri sizlerle paylaşmak isterim . 2012'nin henüz bu aylarında hayatımın anlamı, yaşamı paylaştığım sevgilim, kocam henüz yaşamımda bile değildi. Onunla tanışmış olmayı bile hayal edemezken, nişanımız, evliliğimiz bir anda gerçekleşiverdi. İşte bu bir mucizeydi ve 2012'nin benim yılım olacağını biliyordum! Derken.. yılın ikinci yarısında mucizenin ortasına bir göktaşı düşüverdi:...
tamamını oku
İŞTE HAYATPazartesi, 17 Aralık 2012 00:00
Son zamanlarda kendinizden ve yaşamınızdan memnun olmayabilirsiniz. Hergün aynı saatte kalkıp, aynı işe aynı yoldan gidip gelmek, aynı saatte akşam yemeğinizi yemek sonrasında aynı şeyleri izlemek, aynı mahiyetteki kitapları okumak.. Belki de yıllardır aynı çevreye sahip olmak. Gibi gibi gibi... Bunların hepsi sizi yormuş, bezdirmiş ve bu yaşam yavaş yavaş düşüncelerinize hakim olup sizi çıkmaz bir döngüye sokmuş olamaz mı? Olabilir. Bu süreç birçoğumuzun başına gelebilecek olan bir süreçtir. Bunu değiştirip yaşamımızı daha keyifli daha anlamlı hale getirmek de gayet elimizdedir.Kendinizi öncelikle farketmeniz gerekecektir. Bir bakın...
tamamını oku
YENİDÜNYAPazartesi, 10 Aralık 2012 00:00
Malum Maya takvimine göre dünyanın sonu 21 Aralık'ta gelecekmiş. Siz ne kadarına inanıyorsunuz bilmem ama dünyamızın sonu insan olarak yaşayabilmemizi sağlayan şeylerin yok olmasıyla gelir zaten. Bunun için sahip olduklarımız bizim dünyamızın ta kendisini oluşturur. İnsan bu bencilliği yüzünden kendi dünyası dışındaki herşeye en yüzeysel şekilde bakar. Kendi çemberinin dışındaki hüzünlere, sevinçlere, acılara hep uzak durur. Onları anlamaz, anlamak istemez. Bu yüzden başkalarının acılarını, sıkıntılarını konuşmak pek kolaydır başkalarına, bizlere...Ta ki benzer vaziyetler kendi dünyasının kapısını çalıp gelene kadar. O vakit neyin ne...
tamamını oku
BİR AH SESİPazartesi, 10 Aralık 2012 00:00
"Bir 'Ah' sesidir, ömrün virgülü..."Bir vakitler bir yerde okumuştum bu cümleyi. Belki, tam bu kelimelerle ifade edilmemişti ancak benim hafızama tam da bu şekilde kazınmış işte. İlk bakışta iç parçalayıcı, hüzünlü gibi duruyor. Ancak hiç de öyle değil. Hepimizin hayatında 'Ah!' dedirten bir an, zaman muhakkak olmuştur. Kimimiz evladımızla, kimimiz sağlığımızla, kimimiz malımızla, kimimiz akla gelmez nice şeyle imtihan edilmişizdir. İşte bu imtihanın farkında olanlar bu ahlardan sonra hayatlarına bir virgül koyarlar. Ah sesi ile artık yeni bir dönem yeni bir süreç başlamış olur. Değişiriz. Yıpranmış, harap olmuş da olsak yenileniriz....
tamamını oku
ÖĞRETMENİM CANIM BENİMPerşembe, 22 Kasım 2012 00:00
"ÖĞRETMENİM CANIM BENİM CANIM BENİMSENİ BEN PEK ÇOK PEK ÇOK SEVERİMSEN BİR ANA, SEN BİR BABAHERŞEY OLDUN ARTIK BANA.."Öğretmek, öğrenmekten daha zor bir iştir. Kendimi düşünüyorum, herhangi bir şeyi kolay kavrayabilir, yorumlayabilirim. Ancak onu anlatmak mı, öğretmek mi? Çok zor... Bu yüzden herkes her şey olabilir ancak öğretmen olamaz. Hemen hepimizin, çocukluk ve büyüme dönemimizin yegane ortak kahramanı öğretmenlerimizdir. Bu kahramanlar, her kahraman gibi, o vakit değerleri pek bilinemez. Bilinse de anlaşılmaz. Ne vakit büyür eski günlere döneriz onları büyük hayranlık ve içimizdeki özlemle anarız.Öğretmen, hayata ilk gerçek...
tamamını oku
VAROLMAKSalı, 06 Kasım 2012 00:00
Varolmanın dayanılmaz hafifliğinin yanında varolmanın dayanılabilir ağırlığını da tattırır yaşam bize. Bu yüzden başarılar ve yenilgiler geçicidir. Bu yüzden bunlara çok takılmamak, çok sevinip çok üzülmemek gerekir. Aslolan varolmanın ta kendisidir. Mucizeleri beklerken Yaradan'ın bize bahşettiği yaşamın, mucizenin tek tanımı olduğunu anlamak gerekir. Mutluluk da bu yüzden tek bir an değil, yaşam serüvenimizin kendisidir. İnsan nedense, hep kaybettiği vakit anlar birçok şeyi: Ve onların önemini. Bu yüzden şimdi anlıyorum pek değer vermediğim, belki dikkat etmediğim birçok şeyin değerini...Adeta anbean soluyarak yaşıyorum hayatı. Ün,...
tamamını oku
ÇÖL İLE KIZIL LALESalı, 06 Kasım 2012 00:00
“ Merhaba, ben Kızıl Lale” dedi, çölün ortasında açmış bulunan güzelim lale.Mevsim dönümlerindeki kum fırtınaları dışında sessiz sedasız bir yaşam süren Çöl ise bu durum karşısında şaşkındı pek tabi. İlk kez, göçmen kuşların anlattığı ‘Yaşamın Ahengine’ ait bir şeyle karşılaşıyordu. Üstelik göçmen kuşların bahislerinde geçenden çok daha güzeldi bu şey.Sert mizacını az biraz saklamaya çalışarak sordu Çöl, Lale’ye:“Topraklarıma yolun nasıl düştü? Neden buradasın?”Kendinden emin lale, yapraklarını bir o tarafa bir bu tarafa sallayarak cevap verdi:“ Hıhh… Merak etme yavan toprak; isteyerek, düşleyerek gelmedim buralara. Ben telli turnaların...
tamamını oku
BİRAZ HEPİMİZE DAİRPazartesi, 24 Eylül 2012 00:00
İyi ki yazmak var diyorum bazen. Her ne kadar hiç bir kelimenin, cümlenin izah edemeyeceği durumlarda kalıyorsak da varlığı, yazından başkasinin daha çok aydinlatamadiğini biliyorum. Hemen her hafta farkli gundem konularina deginmek istiyorum. Oyle ya, su ulkede yazmakla bitip tukenmeyen seyler oluyor. Ama yok yine donup geliyorum, nezdimde ama bircok insanin icinde bulundugu mucadeleme. Vakti zamaninda bir arkadasimin 'Sen Amazon Kadinisin' demesini hatirliyorum. Oysa o zaman dunya telasinin yasattiklarini mucadele olarak hic gormemistim ben. Bana disaridan bakanlarin, yasamimi bir magazin programi gibi izleyenlerin belki hic bulunamayacakla...
tamamını oku
HERŞEY GEÇER, HAYAT KALIRPazartesi, 10 Eylül 2012 00:00
Sonbahar mevsimi hayat gibidir. Bir hevesle, yalancı güneşin kollarına atılır, sokaklara dökülüverirsin. Önce güneşin seni istediğin kadar ısıtmadığını hissedersin. Hain sonbahar güneşi yoksa bana ihanet mi ediyorsun dersin? Sonra bir bakmışsın güneşin de dinlenmeye, azıcık kabuğuna çekilmeye ihtiyacı olduğunu görürsün. Hayatın renklerini güneşin az biraz yokluğunda daha gerçek görüveririsin. İşte bu seni mutlu eder. Çünkü hiçbir şey güneşin ışıl ışıl varlığında sahtece parlamaz. Kendi öz rengiyle hayat sana gülümsüyordur oysa...O yüzden sonbahara son-bahar demek haksızlıktır. O başlı başına bahardır, tek başına. Kendi toprak tonlarıyla...
tamamını oku
BU DA GEÇER!Pazartesi, 10 Eylül 2012 00:00
Sevdiğim bir şairin güzel bir mısrası vardır. Şöyle der: Hüzün ile başlasam da günüme, sonu hep huzur ve sükun içinde...Bundan iki hafta önce bendenize konulan Lenfoma teşhisi ile bu mısrayı sık sık düşünür oldum.Hiçbir vakit bu da benim başıma gelmez diye yaşamamıştım esasında hayatı. Hep biliyordum, herşey insanoğlu için, herşey hepimiz için. Lakin bilmek ile yaşamak farklıymış canım okuyan. Önce bir kabus görmüş az sonra uyanacakmışsınız gibi hissediyorsunuz. Sonra hala uyanmadığınızı ve 'varolanın' gerçeği ile yüzleşiyoruz. Ancak hiç merak etmeyin bu yazıyla yürekleri kabartmak, enseyi karartmak gibi bir niyetim hiç yok. Ömrün imtihan...
tamamını oku
OLİMPİYAT RUH'SUZLUĞUPazartesi, 06 Ağustos 2012 00:00
Son sekiz gündür birçoğumuz gibi ben de Londra 2012 Olimpiyat Oyunları'nı izliyorum. Bir tarafta dünya insanı olarak yüzlerce farklı ulustan sporcunun eşsiz mücadele ve başarıları beni mutlu ederken, diğer tarafta bu ülkenin vatandaşı olarak sporcularımızın müsabakalardaki tutumları canımı sıkıyor. Belirteyim ki; verilen mücadeleler sonunda elde edemediğimiz başarılar mevzuum değil. Elbette ki bu ulusun vatandaşı olarak hepimiz gibi ben de başarıyı beklerim ancak onun öncesinde pek daha mühim bir tablo meselem haline geliyor. Şöyle ki, sporcularımızdan biri kaybettiği müsabaka sonunda üzerinde baskı olduğunu, herkesin kendisinden madalya...
tamamını oku
GÜÇLÜYÜM BEN GÜÇLÜYÜMPazartesi, 30 Temmuz 2012 00:00
Güçlü olmak eylemi ile alıp veremediğiniz olur mu zaman zaman...?İnsan kendini hayli dinleyen, yaşamdaki pek çok şeye yalnızca bakıp geçmeyen, ilmek ilmek düşünen ise güç ile de alıp veremediği olur pek tabi. Hayatta herhangi bir şeyi istemeden yahut üzücü bir olay yaşamadan hatta mutluluğun denemesinden geçmeden çoğumuz ne kadar güçlü olduğumuzu da anlayamayız. Bu sebeple bilelim ki 'güç' kelimesinin üç harfçikten çok daha güçlü bir anlamı var. Güçlü olmak en başta, her şeyden önce ve evvel sabırlı olmayı gerektiren bir hadise. Sabır belki de gücün ta kendisi ki; bunu iyi bilmek lazım. İsteklerimiz karşısında, yaşadıklarımızın yanında...
tamamını oku
TEBDİL-İ MEKANPazartesi, 16 Temmuz 2012 00:00
Mekânlar, hatıraların dekoru değişmeyen tiyatro sahneleridir.Geçtiğimiz günlerde eşimin çocukluğunu bırakıp, gençliğini bulduğu yatılı okulunu ziyaret etme fırsatı bulduk. Kokusu aynı olan yatakhanesi, boyası yeşil ranzaları, hayli nostaljik tuvalet ve banyoları ile zamanın içinde duygusal bir yolculuk gerçekleştirdik. Kitabını okuduğu, defterine yazdığı sıraları, pervazları değişmemiş sınıf pencereleri ile geleceğini planladığı bu mekan onu tarifsiz duygular içerisine sokmuş olmalı ki yaklaşık iki saat bu mekanda kaldık.Böylelikle hatıraların değişmeyen dekoruna o günlük de biz konuk olmuş olduk.Tarihin, bir anlamda geçmişin kanıtı...
tamamını oku
BİLDİĞİNİ BİLİYORUMPazartesi, 09 Temmuz 2012 00:00
Yaşama dair herhangi bir şeyi biliyor olmamız, her zaman onu anlıyor olduğumuz anlamına gelmez. Niye mi? Çünkü insan fizik ve matematik kuralları içerisinde onaylanıp tasdiklenen birçok hadisenin sağlamasını yapamaz. Kalbî ve dolayısıyla hissi durumlar beynimizi fevkalade yoldan çıkarabilir. Bu yüzden de canım insanoğlu nefsinin duvarlarına her seferinde daha bir güçlü çarpıp, oturur yerine.Örneğin bir şeyin gerçekleşmesini isteriz. Hatta ömrü hayatımız boyunca her daim bir şeylere sahip olmayı, arzularımızın saadete ermesini ister dururuz. Normaldir. İnsanız. Ancak istenilen şey her ne ise gerçekleşme olasılığı kadar gerçekleşmeme...
tamamını oku
BİR HİKAYESalı, 03 Temmuz 2012 00:00
Nil sakası bir yıl, Mısır'a hiç su vermemiştir. O yıl halktan birileri dağlara çıktı, feryat edip inleyerek yağmur diledi. Yine de akmadı ırmaklar. Gökyüzünden boşalan tek tük gözyaşlarıydı. İçlerinden biri sufilerden birine haber götürüp "Halkımız sıkıntı ve zahmet içinde. Ne olur şu acizler için bir dua etsen. Zira Allah katında makbul olanların duası reddedilmez."diye ricada bulundu. Heyhat gör ki; sufi hemen oradan kaçıp Kızıldeniz'e yakın bir bölgeye taşındı. Çok geçmeden yağmur yağmaya başladı. Yirmi gün sonra "Kalbi kara bulutlar, Mısır'lıların üzerinde ağlamış."diye bir haber ulaştı sufiye. Bunun üzerine sufi bahar seliyle havuzların...
tamamını oku
BA-BAPazartesi, 18 Haziran 2012 00:00
Ba-ba...Pek tuhaf. Dudaklarımızdan, en kolay dökülen, ilk kelime.Bizi en rahat ettiren. Dönüp bakmasan bile Ağrı Dağı'nı arkanda hissettiren. Usulca ve en derinden kurduğu hakimiyetiyle saygıyı öğreten. Sevdiceğine hürmetli bakışıyla aşkın ne demek olduğunu anlatan. Sarmaş dolaş olmayan. Mesafeli...olduğu kadar en derin sarılışıyla sevginin kuvvetini gösteren. Yetmiş yaşına da gelse taşı sıkıp suyunu yuvasından esirgemeyen. Düşüp kalmaktan önce, takılıp da sarsılmamayı öğreten. Anasına duyduğu bağlılıkla, analarımızın değerini tartışmasız 'en' kılan. Yuvayı yapan dişi kuş kadar, yuvasını bir arada tutan.İhtimal veremeyeceğimiz...
tamamını oku
KISSADAN HİSSEPazartesi, 11 Haziran 2012 00:00
İran şahlarından biri iplik çıbanı çıkarmış ve zayıflamaya başlamıştı. Gitgide iğ gibi inceldi, iğne ipliğe döndü. Sarayında buyruğundaki sağlıklı insanlara gıpta eder oldu. Satrançtaki şaha benzemiyordu artık, güçsüzdü. Nedimlerinden birisi selamlayarak girdi huzura. Huzurdakiler dikkat kesildi. Herkes adamın ne söyleyeceğini merakla bekliyordu. "Sultanım" diye başladı adam. "Saltanatınız sürekli olsun. Şehrimizde kutlu nefese sahip biri var. Allah dostu, arif ve bilgindir. Yanına gidip de isteğine erişemeyene rastlanmamıştır. Ömrü boyunca uğursuz bir iş yapmamış, yüreği ışıklı, dili kuvvetli, duası makbuldür. Buyruğumuz olursa gelsin,...
tamamını oku
ÇOCUK ALDIR(MA)Pazartesi, 04 Haziran 2012 00:00
Malumunuz son zamanlarda kadının kürtaj olabilme durumu pek bir tartışmalı. Tartışmanın temelinde ise temel bir hak olmadığını düşündüğüm 'Yok Etme' hakkının yanlış ele alınması yatmakta. Hiçbir canlının, türünü zorla devamını sağlama zorunluluğu yoktur elbette. Temel sorun türünün devamına ilişkin gerçek bir irade ortaya koymayan yahut koyamayan insan türünün bu irade sonucu rahmine düşen bir kalp sesinden vazgeçme isteğidir. Belki de izni olsaydı yaşam hakkını isteyecek bir varlığın, ilerideki sesine aldırış etmemektir tuhaf olan. Bununla...
tamamını oku
SÜT KARDEŞLERPazartesi, 07 Mayıs 2012 00:00
Bildiğiniz üzere geçtiğimiz hafta içinde ülkemizdeki birkaç ilde ilköğretim öğrencilerine dağıtımı yapılan sütlerden zehirlenenler oldu. Birçoğumuz ise bu duruma çeşitli mecralarda hayli tepki gösterdik. Gösterilen tepkiler, devlet eliyle uygulanmakta olan bir durumun ne denli özensiz olduğuna ilişkin olmaktan da öte, devlet büyüklerimizin bu durum karşısında yaptıkları beyanatlaraydı. Birçok ilde dağıtılan bu bozuk sütlerin çocukların midelerine dokunmuş olabileceği, dolayısıyla bir zehirlenmeden bahsetmenin yanlış olacağı belirtildi. Pek sevgili okuyan, yirmi birinci yüzyıl Türkiye'sinde, yaşadığımız onca sıkıntı ve geçirdiğimiz badirelere...
tamamını oku
OLAN HAYIRDIRSalı, 17 Nisan 2012 00:00
"Olan hayırlıdır." der, babaannem. Bu yüzden bir seyahate çıkmak için planladığı vakti değiştirmez mesela. Ne öne çeker, ne erteler. Yapılması gerekenin belirlenmiş bir vakti varsa, buna ilişkin yapacağınız her bir müdahaleyi engeller. Çünkü "Olan hayırlıdır". Bir anlamda tevekkül dediğimiz şeye de çok yakındır. İnsanı fena halde rahatlatır, huzura kavuşturur. Hemen hepimizin yaptığı gereksiz ve hiçbir sonuca varmayan muhasebeleri sadeleştirir.Çünkü gerçekten olanda bir hayır vardır. Ve çünkü gerçekten Yaradan'ın kusursuz planı hazırdır.Hepimiz kendi yaşam yolculuğumuza şöyle bir baktığımızda bizi üzen ve hatta sevindiren...
tamamını oku
OYUNCAK HAYALLERPazartesi, 02 Nisan 2012 00:00
Büyük ideallerin anavatanı çocukluktur. Bunu ideallerimizi şekillendirdiğimiz olgun çağlarımızda ancak fark ederiz. O çocukluğun doğru yönlendirilmiş hayal gücü ile nasıl kuvvetli bir sermaye olduğunu da işte tam bu noktada, bu yaşta pek iyi anlarız.Üstad Sunay Akın tarafından bu ülkeye armağan edilmiş Oyuncak Müzesi’ni gezerken çocukluğun ne büyük bir dünya olduğuna kanaat getirmiş oldum. Müzede Cumhuriyet’imizin çeşitli dönemlerine ait oyuncaklar, her bir dönemin kendi hikâyesiyle Sunay Akın’ın tatlı sesinden usulca anlatılıyor. Ülkemizdeki oyuncak severlerin ve Sunay Akın’ın kendi koleksiyonundan bağışladığı oyuncaklar dışında Avrupa,...
tamamını oku
'EUROVISION'SAL HALLERPazartesi, 26 Mart 2012 00:00
Kuaförüm soruyor: - Ablacığım, Eurovision şarkımızı dinledin mi? - Henüz dinleyemedim, nasıl? - Ablacığım yine sonuncu olacağız galiba! Ulusal bir ritüel olarak bu konuşma ve türevlerinin birçoğumuzca yapıldığını biliyorum. Günümüzü ve geleceğimizi ilgilendiren nice konuda gösterilmeyen...
tamamını oku
1+1Pazartesi, 19 Mart 2012 00:00
"Şimdi artık İstanbul'da yeni evlenecek çiftler 1+1 daireleri tercih ediyor. Pek tabi ayrılma ihtimaline karşılık, onlarca daha mantıklı...". Ne çok şey anlattı şu kısacık cümle bir bilseniz.İstanbul'da yaşayan arkadaşım ile sohbetimiz esnasında metropol kadını ve erkeğinin 'yuvaya' bakışını bilinçsizce de olsa özetleyivermiş olduk. Yaşamımı sürdürdüğüm canım Anadolu'da ise 'işler' 1+1 den hayli uzak. Bir ailenin ne denli fedakarlıkla kurulduğunu bilmeniz, öğrenmeniz yetmiyor. Aynı zamanda o yuvanın aynı sabır ve özveri ile uzun yıllar tek çatı altında nasıl barınması gerektiğini de öğreniyorsunuz. Evet, hayatta kimi şeyler yalnızca...
tamamını oku
HAYATPazartesi, 12 Mart 2012 00:00
Anacığımızın rahminden başımızı uzattığımız bir günden ararız sevdayı. Onun ancak görebileceğin ve gösterebileceğin müddetçe ta şuranda olduğunu bilemeyiz. Birilerine Seni Seviyorum der, aşka düşmeyi pek şahane buluruz. Anlatmaya çalışırız; yüreğin en derin köşelerinde, kuytularında bize ait yaraları görmesini bekleriz. Aşkı şehvetin kardeşi bilir, yanılırız. Değil yüreğe, çeperine bir milim yaklaşanı kudretli sahibimiz ilan ederiz. Birini sevmeden evvel önce hep sevilmeyi bekleriz. Çoğalmak yerine kalabalıklaşmayı seçeriz. Gülen yüzümüz bir Sheakspeare oyun kahramanıdır, belli etmeyiz. Yol almaya çalıştıkça, yoldaşlarımızca yolda...
tamamını oku
ÇEMBERPazartesi, 27 Şubat 2012 00:00
Bir şeyi yahut birini sevmenin öteki adı olabilir mi vazgeçmek? Yoksa yine bir tanımlamaya gitmek yanlış mı olur dersiniz?Özbekistan’dan kalkıp Türkiye’ye çalışmak için gelmiş Dila ile konuşuyorum. Dila kırk yaşında, üniversite mezunu bir Özbek kadını. Yaklaşık iki buçuk yıl önce geldiği Türkiye’de, çalışarak iki yılını daha geçirmesi lazım. ‘Lâzım’ burada pek mühim. Çünkü Dila’nın iki oğluna üniversite eğitimi aldırıp, kızını da evlendirebilmesi için bu paraya ihtiyacı var. Malûmunuz ülkesinde çalışma koşulları son derece kötü; insanlar -öyle şakadan değil-bir ekmek parasına çalıştırılıyor. Aman canım ülkemizdeki vaziyet çok mu farklı...
tamamını oku
KANGURU KESESİPazartesi, 20 Şubat 2012 00:00
Bazen hepimiz bir kangurunun kesesinde yaşamak isteriz. Ne şahanedir, ah bir bilseniz...O kesenin içine senin dışında, dünyanın hiçbir kötülüğü, çirkinliği, anlaşmazlığı, çıkmazları giremez. Sen istemedikçe kimse seni göremez, sana dokunamaz. Yalnızca sen ve sıcacık, korunaklı huzur dolu bir yuvan vardır, şu koca dünyada...En büyük derdin iki işaret parmağını kesene usulca yerleştirip, iki göz ile dünyayı seyre dalmaktır. O kesenin içinde o bozkır senin, bu sulak yer benim gezer durursun. Nice canlıyı yaralana yaralana değil, göre göre tanırsın. Sana zarar vermelerine, bilmeden de olsa onlara zararının dokunmasına izin vermezsin, veremezsin....
tamamını oku
ÇİÇEK DURUMU AŞKLARPazartesi, 13 Şubat 2012 00:00
"İki kökeni var hüznüniyetin: Çiçek durumu aşklar, yaprak düzeni siyasalar..." Üstad Cemal Süreya'nın bu satırları yazarken neyi yaşıyor olduğunu yahut yaşamadığını bilmiyorum pek tabi. Bildiğim şey, her iki vaziyetin de şu anımıza hakim olduğudur.Canım dünyada çözümlenmesi bir yana, konuşulması hiç bitmeyecek iki tabi durumdur; Aşk ve Siyaset. Her ikisi de iktidar temellidir çünkü. Yaşanan ve yaşatılan hırsların, menfaat ve güç dengelerinin hepsinin temelinde bu vardır. Bu yüzden nice akıllı beyin ve yalın yürek aşkı tanımlayamıyor olsa da, onun tanımı tam da budur: İktidar. İktidar, iktidarda tek başına kalmaz(kalamaz). Şehvet, tutku,...
tamamını oku
KADIN MEDYAPerşembe, 09 Şubat 2012 00:00
DEĞERLİ DOSTLAR,
BİR SÜREDİR POSTA GAZETESİ'NDEN HARİCİ OLARAK http://www.kadinmedya.com/ DA DA
YAZMAKTAYIM. BU SEBEPLE HATIRLATMAK İSTEDİM, YAZILARIMI BELİRTTİĞİM LİNKTEN DE TAKİP
EDEBİLİRSİNİZ.
SEVGİYLE,
FERİDE HANDE BATMAZ
tamamını oku
KEDER MAHKUMLARIPazartesi, 06 Şubat 2012 00:00
Çoğu zaman acıya, az bir zaman mutluluğa ev sahipliği yapan canım yurdumun toprakları...Ülkesine sevdalı her birimizin basarken iç geçirdiği ancak yaşarken maalesef hor kullandığımız topraklar...Öyle derin ve bir o kadar şanlı bir tarihi olmasına karşın 21.yy Türkiye'si, üstelik ileri demokrasinin temelleri ile donatılmaya çalışılan Türkiye'si, hala insan haklarını arıyor ancak bir türlü bulamıyor. Birden başlayıp onlara varan yürek yakıcı şehit haberleri, kadın cinayetleri/töre hadisesi ve daha nice 'acı' arasında geçtiğimiz aylarda kendi 'küçük' ve 'önemsiz' gündemi ile yüreğime taş gibi oturan başka bir acıyı paylaşmak istiyorum...
tamamını oku
BİR VARLIK VE HİÇLİK YAZISIPazartesi, 30 Ocak 2012 00:00
Velev ki bir meslek sahibi değilsiniz. Konuştuğunuz dil dışında belki bir ekmek kapısı açacak başkaca bir dil de bilmiyorsunuz. Anne, babanızın öyle on bin yirmi bin dönümlük arazileri, size bırakacak tek kuruşları bile yok. Eh, birileri sizin dayınız, amcanız da değil ki öyle nüfuzlu bir çevreniz olsun. Şimdi düşünün, sizi siz yapan hangi niteliklerin, hangi değerlerin size gerçekten ait olduğunu? Tanrı'nın ol deyip yarattığı bizler, o kusursuz resmin boyalarını tek tek döküp özümüze yaklaştığımızı zannederken, resmimize gereksiz fırça darbelerini atıp karmaşık bir vaziyete doğru yol almıyor muyuz?İnsan yaşamını sürdürdüğü yerden,...
tamamını oku
GÖĞE BAKALIMPazartesi, 23 Ocak 2012 00:00
Bu evrenin en demokrat şeyidir ölüm...Kadın, erkek, genç, yaşlı, Ermeni, Türk, Kürt, erken, geç demeden hep 'ansızın' geliverir. Sormaz bile daha yaşanacak kaç bahar vardır, tutmak istediğin kaç el seni bekler, gitmek istediğin diyarda daha kaç güneş doğacaktır ; umurunda bile olmaz. Vakit gelmiştir. Bir göz açıp kapama hızındaki 'yaşam', sonun başlangıcında bilinmezliği ile ademoğlunu beklemektedir. Her ölüm en gerçek ve hep en erken olan şeydir. Esasında ölüm bizim ona atfettiğimiz anlamlandırmalarla bedbaht bir hadise olur, yahut bize öyle öğretilir. Oysa doğumdan pek de bir farkı yoktur ölümün. Bildiğimiz şu hayatta 'bilinmezliktir',...
tamamını oku
RENGİNİ SÖYLE!Pazartesi, 16 Ocak 2012 00:00
"Bir renk değil mavi huydur bende" diyen Edip Cansever yıllar öncesinden anlamış beni. Niye mi? Çünkü ben kendimi ve insanları renklerinden tanırım da ondan. Hayatımdakileri renkleri ile hafızama kazır, renkleri ile hatırlarım. Ve belki de renklerinin ifade ettikleri kadar yaşarım onları.Kırmızıgiller vardır mesela; ateş gibi...Işığını saçan, daima alev alev... Sıcacık kahkahalarıyla hayatı ısıtan; koruyla başkasından evvel, önce kendini yakan. Kırmızıgiller bu yüzden hiç büyümeyen, hep çocuk kalanlardır aynı zamanda. Sonra deli maviler vardır. Hür ve geriye dönmez tavırlarının yanında, engin bir okyanus gibi gönlünde herkese yeri olan....
tamamını oku
Bugünümün Gerçekleri, Yarınımın DüşleriPazartesi, 26 Aralık 2011 00:00
Yarınımızın düşlerini, bugünümüzün gerçeklerine tercih etmişiz. ‘Gerçeğimiz’ dediğimiz her şeye tutuklu kalmış, bizi bunlardan ayrı tutacak herhangi başka bir şeyi düşleyememişiz. Fani bedenimizin bile kiracı olduğu şu dünyada gerçeklerimizi yahut gerçek sandığımız şeyleri ev sahibi yapmışız. Önce ‘Ferrari’sini Satan Bilge’ye özenmiş, sonra ‘Aman canım öyle şey olur mu hiç?’ diyerek küçümsemişiz. Bahanelerimizi korkularımız yapmış, dünyaya bir iz bırakabilmeyi kendimize çok görmüşüz. Yürümeyi öğrenmeden koşabilene, her yüz metrede engel çıkarmışız. Belki bir saniye sonrası olmadığı halde, o an ve her an yüreğini dökene “Ben de seni...
tamamını oku
EVLİLİKTE ÜÇ 'A'Pazartesi, 19 Aralık 2011 00:00
“ Evlilik ilk üç yıldan sonra oturuyor bence. İşte canım, ancak ‘alışıyorsun’ karşı tarafa.” diye devam eden bir sohbet sonrasında düşünmeye başladım. Evliliklerin ‘alışmak’ yahut ‘anlaşmak’ üzerine mi kurulduğunu belirlemeye çalıştım. Bu kutsal çatı altında bulunanlarınız ne der bilmiyorum ancak öncelikle şunu belirtmeliyim; alışmak ile anlaşmak birbirinden çok başka anlamları olan kelimeler. Alışmak, yaşamın olağan döngüsünden veya döngünün yarattığı zorunluluktan kaynaklanır. Alışmak için çaba değil süre gerekir. Dolayısıyla alışmak, emekçinin emeğinin karşılığı değil, mirasçının konduğu mirasıdır. Evlilikte ‘anlaşmak’ ise karşılıklı...
tamamını oku
İNANMAM OLAMAZ İNANMAMPazartesi, 12 Aralık 2011 00:00
Neye inanırsan, onu yaşarsın. Bu bir zihin tesellisi değil; kaderi, bir diğer deyişle alın yazısını yok saymak da değil. Bu yalnızca, insanın yaşaması muhtemel tüm olasılıklardan onun için en önemlisini 'kuvvetli' şekilde istemesi. Bir yaratıcının varlığına inanan için Yüce Tanrı'dan, başkaca herhangi bir şeye inanan için inandığı şeyden bunu istemesi belki de... Evrene kocaman bir yürekle, isteğini salık vermesi. Birçoğumuz onlarca kitap okumuşuzdur; pozitif ve negatif düşüncenin kendilerine benzer olayları beraberinde getireceğine dair. Peki okuduklarımıza inanmış, yaşadıklarımızı bu çerçevede ölçüp biçmiş miyizdir? Peşin hüküm ile...
tamamını oku
YİRMİSEKİZİMDEN ÖĞRENDİKLERİMPazartesi, 05 Aralık 2011 00:00
Ben yirmi sekizinde, sen on sekizinde, öteki kırk sekizinde olabiliriz. Ama bu her bir sekizin yahut ‘kat’larının bünyemize, ruhumuza kattığı belki de katamadan çekip aldığı öyle çok şey var ki; ben bana ait olanı paylaşmadan duramadım. Sonra sıra sizde, söyleyeyim! Benim anlatacağım şimdilik yirmi sekizimden öğrendiklerim; pek daha doğrusu onun bana öğrettikleri. Şu canım romantik sonbaharı yaşarken gelin önceliği Aşk’a verelim. Yirmi sekiz bana, aşkın karşılıklı yaşandığı vakit Aşk olacağının ötesinin yalnızca bir ‘hikâye’ den ibaret olduğunu öğretti. Karşılıksız sevginin, ömür boyu sırtında taşıyacağın ağır bir yük misali ‘seni’...
tamamını oku
KADINA UZANAN ELLER...Pazartesi, 28 Kasım 2011 00:00
Dünya, doğasının verdiği sükunet ile usulca dönerken gelin görün biz faniler bu dünyaya ve kendimize neler yapıyoruz!?'Kadın' kelimesinin ana ve yâr kelimelerinden ayrı telaffuz edildiği, 'vahşi' tamlamaların yanına yakıştırıldığı vakitlerden geçmekteyiz. Medeniyetin, ilericiliğin, gelişmişliğin 'kadın'dan eksik tanımlamalar ile yapılıyor olmasını önemsemiyoruz. Oysa kadın, varlığına verilmesi gereken değer, duyulması gereken saygı ile Medeni Yaşamın en temelidir. Toplumda o hep 'biryer'lere gelmişleri yaratan Yüce Tanrı'nın vesile kıldığıdır. Günümüzde kadına uygulanan şiddetin, yeri ve coğrafyasının olmadığını görüyoruz. Ancak maalesef...
tamamını oku
BÖYLE BİR SEVMEKPazartesi, 21 Kasım 2011 00:00
‘Sevgi’ denilen şeyin bir karşılığı var mıdır dersiniz? Ve peki, ‘Sevgi’ emek verildiği vakit mi sevgi olmaktadır?Şu koca evrende çok çeşit ‘sevgi’yi bahşetmiştir bize Yüce Yaradan. Her şeyden evvel O’na duyduğumuz sevgi… Onun bir karşılığı yoktur mesela. Yani biz O’ndan, O’nu seviyoruz diye bir karşılık bekler miyiz? Bekliyor muyuz? Beklemeli miyiz? Sevginin temelinde böyle bir karşılığın yeri var mıdır? Yine Yüce Tanrı’nın yarattığı denge içerisinde türediğimiz anne-babamıza, kan bağıyla bağlandığımız kardeşlerimize olan sevgimizi düşünelim:Yaradılıştan genlerimize kodlanmış olduğu için mi seviyoruz onları? Yoksa gerçekten sevdiğimiz...
tamamını oku
KALBİN YOLU BİRPerşembe, 10 Kasım 2011 00:00
Ömrümüzün çoğunu seçim yaparak ve bu seçimlerin sonuçlarını sorgulayarak geçiriyoruz a dostlar! "Neyin seçimi mi?" dediniz? Pek tabi 'iktidar' sahibi akıl ile 'ruhun efendisi' kalbin seçimi...Seçim dediysem, bu insanı ömür boyu yağmalayan bir iç savaşın 'sözde' seçimi esasında: "Ağır tahribat yarattığını düşünüp, galibi olmayacağını zannettiğimiz; aynı topraklara aitliği ve sahipliği olan canım kalplerimiz ve akıllarımızın 'yersiz' savaşı...Geleneksel bilinen o ki, kalbin seçemediği her şey daha bir zor gelir insanoğluna. Aklımız, kalbin yakınlığının aksine daha uzak bir noktada. Yani yaradılıştan akıl ile aramızda hep bir mesafe bulunuyor....
tamamını oku
YASPazartesi, 24 Ekim 2011 00:00
Esasında 'On dokuz Ekim Çarşamba İki bin Onbir'den evvel gazeteye göndermiş olsaydım, bu yazıyı okumuyor olacaktınız. Çünkü bu yazı ne bir imla, ne bir kelime dizini, ne bir kaygı, korku düşünülmeden; hakiki bir yürekle, hakikate ulaşan 'sayısız' YÜREKLER için kan ağlayarak kaleme alınmıştır. Şanlı topraklar için, acı her şeyin bile acı kalacağı bir gün ve günlerden sesleniyorum. Yüce Türk Tarihi içerisinde yankılanan sesim, kalemimin mürekkebi çok cılız ve renksiz kalacaktır. Ancak bu şanlı toprağa damlayan her bir kan, her bir toprak parçası içinde yeşerecek ve sonsuzlukta yerini bulacaktır, biliyorum. Bugün; yiyebiliyor, kahvemi...
tamamını oku
'HARİKA' KOPENHAGÇarşamba, 19 Ekim 2011 00:00
Kuzey Avrupa’nın soğuk iklimi, sıcacık insanları ile ‘Harika’ Başkenti Kopenhag; yahut Danca ifadesiyle Kopenhavn... Açıkçası tarifsiz güzellikte beş gün geçireceğim bu kente seyahati ‘ yeni bir diyar’ görmenin ötesinde bir duygu ile planlamamıştım. Gelin görün ki göğü gri, toprağına basan cansız/canlı her bir varlığı renkli olan bu şehrin ‘şık’ etkisi hala üzerimde. Nazik, güleryüzlü insanların yaşadığı Kopenhag, Danimarka’nın 1.9 milyonluk nüfuslu başkenti. Ülkenin onlarca adasından biri üzerine kurulu, adı üzerinde bir ‘Tüccar Limanı’. Danimarkalılara göre Avrupa’nın kendi bayrağı olan ilk krallığı…Benim için Andersen’in masallarının...
tamamını oku
HANGİ DOĞU? HANGİ BATI? HANGİ KÜLTÜR?Pazartesi, 17 Ekim 2011 00:00
Doğu toplumlarına hükmedilen 'kaderdir'; arada kalmışlık, sıkışmışlık... Hele o 'doğu' toplumu canım ülkem gibi bir elini batıya uzatmışsa, bu daha ileri bir düzeyde tezahür edebilir. Şu vakitler bu sıkışmışlığın, ölçülü gösteriş ile 'gösteri'nin karıştırıldığı 'Düğün'ler ve 'Kına'lara biraz takmış, takılmış durumdayım. Belirteyim; düğün hadisesini bir yana koyarsak 'Kına' ve 'Kına Yakma' töreninin en muhteşem geleneklerimizden biri olduğunu bilirim. Ancak günümüzde ve özellikle yaşadığım Anadolu'da bu güzelim 'tören'in nasıl bir 'sirk'e dönüştürüldüğünü gördükçe hüzünleniyor, hüzünlendikçe kızıyorum. Batının o deli gömleğinin altına...
tamamını oku
BENİM BOZKIRIMÇarşamba, 12 Ekim 2011 00:00
Uçsuz bucaksız konuşlanması ile yeryüzünde kilometreleri kaplayan iklim 'örtüsü'dür bozkır. Sert olduğu kadar her bahar yeşererek ılıman geçişlerini hissettiren, yerine göre renk renk çiçekleri barındırabilen bir örtü. O 'yemyeşil' olanlarının şaşasının aksine yalın ve asil yaşamayı pek iyi bilen canım bozkır...Gücünü yüzyıllarca ev sahipliği yaptığı göç kavimlerinin izlerinden alan, hoşgörüsü ile onlarca hayvanı bünyesinde barındıran...Bozkır, sarının bilinen o 'soğuk' tonlarını, kendi sıcacık tonlamasıyla sever hale getirmeyi de bilmiştir hani. Keşif, macera dolu yapısını öyle her giz meraklısına da açmaz. Kısaca 'Ketum Toprak' sıfatmalasın...
tamamını oku
KOKUÇarşamba, 05 Ekim 2011 00:00
‘Koklamak ’ eyleminden başka şeydir ‘Koku’. Koklamayı ‘an’dan ‘anı’ ya dönüştüren; mekanı, şehri, insanı unutulmaz kılan ve siz yaşadıkça yaşayacak olandır. Şimdi nereden geldi aklıma söyleyeyim. Birçoğunuz gibi İstanbul aşığı olmanın ötesinde yaşamının belki en değerli yıllarını İstanbul’da geçirmiş biriyim. Ve ilk kez o yıllarda bu şehrin her bir sokağının başka başka kokusunun olduğunu keşfederek; yaşadığım semt Bostancı’nın, babaann’evimin, Haydarpaşa’daki fakültemin, arkadaşlarımın kokularını beynimin ve ruhumun en derinlere işlemeyi öğrenmiş oldum. Patrick Süskind’in ‘Koku’ sunun başkahramanı ‘Granouille’ ile herhangi bir yakınlığım...
tamamını oku
KUŞSAL HADİSELERPazartesi, 29 Ağustos 2011 00:00
Naif bir kuş olmak isterdim. Onun kadar özgür, 'kararınca' pervasız... Alışkanlık nedir bilmeden değişmek, değişerek yaşam ile bütünleşmek isterdim. Konakladığım her diyar benim olsun, her bir 'ben' zerresinin de o diyarın olmasını isterdim. Hem dost hem düşman 'nefs'i, yüce dağ başlarına üfleyip bırakmak isterdim. Şehvetin kirlettiği akılları, ruhları gökyüzünden indirdiğim bembeyaz bulutlarımla örtmek isterdim. Bazen sövmek istediğimi de sevmek, tarifsiz güzellikte bana Tanrı'nın bahşettiği 'gagam' ile o diyardan bu diyara Cupido'nun sevimli oklarını taşımak isterdim. Göç yollarımla aşkı arşınlamak isterdim. Kanatlı familyam kadar...
tamamını oku
KAYBEDENLER KULÜBÜPazartesi, 22 Ağustos 2011 00:00
Kazanmak kadar kaybetmenin de müthiş bir hazzı var kanımca. Hani şöyle sen başın yukarılarda dimdik yürürken; aşkta, işte, parada kazanırken toslayıverirsin ya duvara aniden. İşte öyle. Önce pek bir sarsılır, acıdan duramayacakmış gibi olursun. Teoman'ın dediği gibi vakit bir türlü geçmez, günler hayatlar geçerken sen artık acı ile ızdırap çekmeyi karıştırmaz, kazanmak ile kaybetmenin uzaklık kadar birbirine yakın olduğunu anlayıverirsin. Göğsümüzü gere gere bir zırh gibi taşıdığımız egolarımızın, yaşamın kendi kuralları ve Tanrı'nın yüce kader çizgisi içinde bir zerre bile olmadığını işte bu kaybetme vaziyetleri öğretiyor. Ah bu canım...
tamamını oku
MatemPazartesi, 15 Ağustos 2011 00:00
'Acı' üzerine kaleme alınan bir yazıdan sonra Matem başlığını görünce öyle hemen yüzünüzü asmayın derim. Yahut tamam asın yüzünüzü, ama bu yazıyı okuduktan sonra lütfen...Beğendiğim oyunculardan Nicole Kidman'ın başrolünde olduğu filmin konusunu okuyorum bir dergide. Filmin, ustaca anlatılan 'Matem' üzerine olması haricen ilgimi çekiyor. Evlatlarını kaybeden ebeveynlerin 'Matem' süreçleri aktarılmak isteniyor. Anne, yavrusunun eşyaları, fotoğrafları kısacası ona ait anılarıyla; baba ise evladının ölümüne sebep olan genç kişinin iç dünyasını anlamaya çalışarak 'Matem' sürecini geçiriyor ve bizleri bu noktalara ortak ediyor. Filme ilişkin...
tamamını oku
ACILAR GÜZEL OLACAKSalı, 09 Ağustos 2011 00:00
Hikaye bu ya; zamanın birinde, mezar taşlarında kişilerin yalnızca şu hayatta mutlu olarak yaşadıkları gün sayıları yazılırmış. Gelin görün ki çok sonraları bakıldığında mezar taşlarının hiçbirinde elli iki mutluluk gününden fazla yazılanına rastlanmamış. Bu işte. Bu kadar. topu topu elli iki gün. İnkar eylesek, kendimizi ruhsuz mutlulukların kollarına pervasızca atsak da gerçek ve öz. Mutluluk ama öyle balondan değil, 'sahi mutluluk' 'sayılı günlerden' ibaret ömrümüzde. Geri kalanı...'Bir çift acı' sanki. Kulağıma çok derinden melodisi geliyor bir şarkının “Acılarrr güzel olacak…” diye. Sahi öyle mi diyorum içimden. Soruyorum kendime:...
tamamını oku
'HAYIR' DİYEBİLMEKPazartesi, 01 Ağustos 2011 00:00
Şu hayatta büyük hayranlığımı kazananlar ’Hayır’ diyebilmeyi bilen insanlardır. Bu önemli bir vasıftır kanımca. ‘Hayır’ diyebildiğiniz müddetçe ‘Yanlış’ anlaşılmak, çıkar elde edilmeye çalışılmak, suistimale uğramak ve başkalarının ‘sebepsiz zenginleşme’ edinimlerine vesile olmak gibi vaziyetleriyle karşılaşma oranınızı en aza indirmiş olursunuz. Ah bu canım vaziyetler…! Böyle bir men-i muhataplık da size koşulsuz hafifliğin ve mutluluğun kapısını açacaktır. Bakınız esasında bu beyaz sayfada ne kadar da rahat kullanabiliyorum birçoğunuz gibi ben de ‘Hayır’ı. Gelin görün ki yirmi sekiz yıllık 'hayat kariyerimde' başaramadığım ender hadiselerde...
tamamını oku
'HAYIR' DİYEBİLMEKPazartesi, 01 Ağustos 2011 00:00
Şu hayatta büyük hayranlığımı kazananlar ’Hayır’ diyebilmeyi bilen insanlardır. Bu önemli bir vasıftır kanımca. ‘Hayır’ diyebildiğiniz müddetçe ‘Yanlış’ anlaşılmak, çıkar elde edilmeye çalışılmak, suistimale uğramak ve başkalarının ‘sebepsiz zenginleşme’ edinimlerine vesile olmak gibi vaziyetleriyle karşılaşma oranınızı en aza indirmiş olursunuz. Ah bu canım vaziyetler…! Böyle bir men-i muhataplık da size koşulsuz hafifliğin ve mutluluğun kapısını açacaktır. Bakınız esasında bu beyaz sayfada ne kadar da rahat kullanabiliyorum birçoğunuz gibi ben de ‘Hayır’ı. Gelin görün ki yirmi sekiz yıllık 'hayat kariyerimde' başaramadığım ender hadiselerde...
tamamını oku
Farkındayım, farkındayımPazartesi, 25 Temmuz 2011 00:00
Farkındalık yaratanlar yaşamın 'Farkında' olanlardır. Bu yüzden biz faniler, yaşamın 'Farkında' olanlar ve olmayanları olarak ikiye ayrılırız. 'Farkında Olmak'' bir eylem olduğu kadar 'fark' yaratan bir sıfatlama, tanımlamadır; çünkü 'Farkında Olmak' ruh ile beraber hükmedilen zekanın bir tezahürüdür. Kendi farkındalığımızı, önce yaşama karşı 'Neden azıcık gamsız değilim?' diye söylenerek yaratırız. 'Gamsız ' olmamak 'Farkında' olmaktır aynı zamanda. Farkında olmak, farkında olana farkında olduğu şeyden ötürü bir sorumluluk getirir. Artık istemeyerek de üstlendiği farkındalığın yükü omuzlarındadır. Ve bu yükü omzunda taşıyacak olanlar...
tamamını oku
Sağ ve Sol YanımSalı, 19 Temmuz 2011 00:00
Erzurum Atatürk Üniversitesi Organ Nakli Bölümü... Hekimin, öncelikli böbrek nakli yapılacak kişi kararını az sonra açıklayacağı bir vakit. Sıradaki iki kardeşten küçük ve belki diğerine göre daha 'az' zarureti olan kız kardeşe mikrofon uzatılıyor ve muhabir soruyor: "Heyecanlı mısın, sence nakil sana mı yapılacak?" Sorunun ağırlığı karşısında 'kocaman' ben eziliyorum. O ise 14 yaşında küçücük bir kız çocuğu. Yaşıtlarının 'i-pad' ' facebook' 'twitter,' wii', 'barbie' kelimeleriyle dolu lügatlerinden farklı bir lügati var onun. O lügat, yaşamın henüz çok başında öğrendiği şeyin, mutluluğun da hüznün de bir yoldan geçtiğinin ,harfleriyle...
tamamını oku
GüvenSİZPazartesi, 11 Temmuz 2011 00:00
Bu hassas bir hadise: Güven yahut edilgen bir tavırla Güvenmek. Muhatabını senin nezdinde sınadığı kadar seni de bir o kadar sınayan vaziyetlerden. Önce güveniriz koşulsuzca ‘başkalarına’. Pek daha doğrusu güvenmeyi ister, bilinçli bir tercihle yöneliriz. Tabiri caizse sırtımızı dayarız: Sizi ölünceye dek seveceğine güvendiğiniz sevgilinize, tüm dertlerinize ortak, sevinçlerinize paydaş olan dostlarınıza ve belki kan bağıyla bağlı olduklarınıza… Ki güvenmek de gerekir; çoğu zaman ‘GüvenSİZ’ bir hal almak uğruna… Neyin sahi neyin ‘sahiüzeri’ olduğunu anlamak, kendinizi tanımak ve bunun ötesi karşınızdaki ile sınanmanızı gerektirir.Her...
tamamını oku
YAŞAM ASLA DÖRT DUVAR ARASINDA DEĞİLDİRPazartesi, 04 Temmuz 2011 00:00
Kedilerin, köpeklerin, aslanların, kirpilerin aksine biz canım 'insan'lar dört duvar arasında dünyaya geliyoruz. Bundan mıdır bilmiyorum ancak yaşamı da çoğu zaman bulunduğumuzve yalnızca boyaları farklı ‘kendi’ duvarlarımızdan ibaret sanıyoruz. Doğup büyüdüğümüz toprakların alışılagelen sıkıntıları, sevinçleri, ayrımları ile değerlendiriyoruz, bu dünya veötesini…Oysa çok yükseklere uçabilen bir kuşun kanatlarından bakabilsek; göğe yükseldiği yerden ‘İlle de ben, İlle de ben’ diye çığlıklara boğduğumuz zavallı hayatlarımızın bir zerreden bileküçük olduğunun farkına varabilsek. O kuşbakışı mesafeden olayların bir adım öncesi ve sonrasını...
tamamını oku
BEN KİMİM?Pazartesi, 20 Haziran 2011 00:00
Zor şey değil mi insanın ‘ben’i anlatması, anlatmadan evvel ise kendine ‘kendini’ itiraf etmesi. Yakınlarda kurumsal bir şirketin Ceo’sunun ziyaret ağına nail olma ihtimalim söz konusu olunca, özgeçmişimi kendilerine iletmem gerekti. Elbetteki ruhsal dünyamın kapılarını açarak anlatmamı bekledikleri bir hadise değildi; ancak kısa bir özgeçmiş yazarken, ki bunu ilk kez yapıyorum, kendimi ne kadar tanıdığımı düşünmeye başladım birden. Peki hiç düşündünüz mü siz de, aslında kimsiniz? Bir gladyatör zırhına bürünüp sokaklara salındığınız ‘kendiniz’i yakından tanıma fırsatınız oldu mu? Bir ordunun üzerine tek başına yürüyebilme cesaretine...
tamamını oku
YÜRÜMEKPazartesi, 13 Haziran 2011 00:00
“Yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakıp, havaları boydan boya yarıp ikiye, bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak yürümek!” Küçük bir bölümünü paylaştığım Nazım’ın ‘Yürümek’ adlı bu şiirini öyle severim ki, hep ilaç gibi gelir. Yol ayrımlarını anımsatır. Sonu hep aydınlık olan, geçmişten geleceğe açılan yol ayrımları…Bir rüyadasınız… Güneşli bir bahar gününde iki tarafı söğüt ağaçları ile sarmalanmış bir yol. Her şey öyle güzel ki eşi benzeri yok diye içinizden geçiriyorsunuz. Ancak birden bahar azizliğini yapıyor; bardaktan boşanırcasına bir yağmur, fırtınası ile birlikte eşlik ediyor. Her yer çamur. Hava da kararmaya...
tamamını oku
Bir İhtimal Daha YokPazartesi, 06 Haziran 2011 00:00
Yakın zamanda bir kelimeyi çıkardım lügatimden:İhtimal/İhtimaller(Türkçe karşılığı itibariyle ‘Olasılık’)…Ne çok şeyi bu yedi harfliye bağladığımı farkediverdim aniden. Hep bir şeylerin olabilme yahut olabilmeme durumları karşısında son sürat kendimi yıprattığımı anladım. Bu sebeple ‘bir şeyin’ kendiliğinden veya senden bir şey almaksızın olabilme ‘ihtimali’ne inanmıyorum artık. İhtimal dediğimiz şeyin biz aciz fanilerin boş bir avuntu ile kuru dallara tutunmasından başkaca bir şey olmadığını öğrenmiş bulunmaktayım sonunda! Yaradan’ın yalnızca ‘OL’ emrine itaat eden şu yeryüzünde tanımlandırdığımız vaziyetlerin ‘ihtimal’den öte bir...
tamamını oku
KIRMIZI BOTLARPazartesi, 30 Mayıs 2011 00:00
Çok iyi hatırlarım ben 8, ortanca kız kardeşim Hüma 7 yaşında idik… Babamızın doğu görevi için yemyeşil doğası ve eşsiz insanları ile bir başka memleket Erzincan’da yaşıyorduk. O vakitler, hala görüştüğümüz, iki aile dostumuzun bizlerle yaşıt kızlarına, kendi kırmızı tabanı beyaz çizgili botlar alınmıştı. Haliyle Hüma ile ben de o botların aynısından istemiştik. Ancak bize henüz yeni bot alınmış olduğundan anne ve babamızı ikna edememiş ve ‘kırmızı’ botsuz bir kış geçirmiştik( Pek trajik). Şimdi kendisi de 4 yaşında bir erkek evlat sahibi canım Hüma’cığım ne denli heves etmiş ve bu hevesi kırılmışsa; aradan geçen onca yıla rağmen geçtiğimiz...
tamamını oku
AzPazartesi, 23 Mayıs 2011 00:00
Hakan Günday son dönem Türk roman yazarları içinde en beğendiklerimden. Romanı ‘Az’ ise güzel hikâyesi ve içerik dokumasıyla tartışılmaz. Ancak kitabı elime almama ve bu yazımı sizlerle paylaşmama büyük sebep kitabın kendinden çok adı: ‘Az.’ Sözde kısa, özde uzun bir kelime… Az. Beni içine alan, A dan Z ye nice harf kombinasyonu ile düşünüp, düşleyebileceğim bir kelime. Bakınca nasıl da tezat duruyor öyle değil mi: A…z. Ama bir diğer taraftan alfabenin başlangıç ve sonu. Başlangıçlar ve bitişler ne yaparsanız yapın asla unutulmazlar. İsteseniz de silemezsiniz. O sebeple ne ÇOK değil mi esasında hissettirdiği? ‘Az’ güce sahip olanların,...
tamamını oku
Asil Azmaz, Bal KokmazPazartesi, 09 Mayıs 2011 00:00
Muhakkak bu değerli atasözümüz veya türevlerini duymuş belki de bizzat deneyimlemişsinizdir. Küçüklüğümüzden bu yana ben ve kız kardeşlerime kulağımıza küpe niyetine annemiz tarafından takılan bir sözdür “Asil azmaz, bal kokmaz. Kokarsa yağ kokar aslı ayrandır.” Her vakit bilmişizdir asaletin yaşamın temel mihenklerinden olduğunu. Bu öyle bir kavram öyle bir tavırdır ki, yüce bir dağ başında bir çobanda rastlayıp bir milyarderin iki çift lafında kaybedebilirsiniz… Günümüzde ‘paranın gücü’ üzerine bir gerçek var. Medyada, arkadaş çevremizde bizlere dayatılan ‘asaletli yaşama tekniği’ de maalesef paranın gücü ile doğru orantılıdır. Yaşamayı...
tamamını oku
BÜYÜK İSTEKLİYİM !Pazartesi, 02 Mayıs 2011 00:00
Size güzel haberlerim var! Hâlihazırda hem ülke gündemi hem iklim anlamında güneşli günlere hasret kalmıştık ya, Merkür hain etkilerini üzerimizden çekiyor ve mutluluk kaynağı Venüs’ün topyekûn etkisi altına giriyoruz. Burada “Adios Merkür” demek istiyorum. Gezegen-yıldız konumlamalarına inanır ve etkilerini de bilfiil üzerimde hissedenlerdenim. O sebeple Venüs hayatımıza girdi gireli ben de bir mutluluk var ki sormayın. Oysa son haftalarda hep bir kargaşa ve anlamsız hisler içerisindeydim. Çok şükür hep dediğim gibi bu da geçti. Şimdi ise beynim ve ruhum hayata dair planlarımı, gerçekleştirmeye niyetlendiğim hayallerimi yeniden organize...
tamamını oku
IŞIK DOĞU'DAN YÜKSELİRPazartesi, 25 Nisan 2011 00:00
Öyle çok kitaba, şarkıya, masala konu olmuş ilham vermiştir ki doğunun gizi ve medeniyeti…Her hikayesi, her anlatımıyla büyüler beni. Henüz yeterince anlaşılamasa da son yıllarda inançlarından, yerel yaşamına kadar birçok şeyi ile hızla Batı’nın ilgi odağı haline gelmektedir ‘Doğu’...Yüzyıllar evvel Hazar Denizi kıyılarından göç eden Azeri Türkü bir ailenin kızı ve tam anlamıyla doğunun bir parçası olduğumu iletmeliyim öncelikle. Türk olmak ile duyduğum övüncün yanında Doğulu bir Türk olmanın da verdiği gurur ve getirdiği sorumluluklarıyla yaşamımı sürdürmekteyim. Günümüzde doğuya ait yanlış bilinen gerçeklerle büyüyüp, 4 yıllık hukuk...
tamamını oku
YAŞ'LANMAKPazartesi, 18 Nisan 2011 00:00
Kolay konuşup zor hazmettiğimiz hadiselerden biridir Yaş... 9 ay da nasıl geçecekmiş diye sabırsızlanırken hiç düşünmüyorduk tabi bugünleri. Boşuna dememişler zaten “Doğan büyür” diye… Hakikaten de doğan BÜYÜYOR. 20’ lerin sonundaki yaş skalası içerisindeyim. Önceleri yaşın ve dolayısıyla ömür dediğimiz mevzunun bir çırpıda geçip gittiğini düşününce üzülür, hayıflanırdım. “Keşke kalabilsem hep 25’ imde ne olurdu sanki? ”der dururdum. Ama olmuyor; Yaradanın düzenine uymuyor bu... Karşı koyamadığım bu düşünce ile arkadaş olmaya başladım artık ben de. İlerleyen yaş ile insanın kendini de keşfettiğini gördüm.Zaten bilene hayat, insanın...
tamamını oku
Zeytin SeremonisiÇarşamba, 13 Nisan 2011 00:00
Şu hayatta kendimizi şanslı hissettiren kaç kişi tanıyoruz acaba ? Ve hatta kaç kişiyi bu denli koşulsuzca sevebiliyoruz dersiniz ? İşte ben onlardan biriyim. Hayatımda Ümran Tunoğlu diye bir kadın, gerçek bir insan var. Belki de bana kızacak ama onun o eşsiz samimi kaleminden bir yudum yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.Ümoşuma da teşekkür ediyorum...Hayatımın daimi varlığı olmasını da Tanrı' dan diliyorum...ZEYTİN SEREMONİSİ"Güneş, sabah sabah içimize yaşam sevinci ışıltıları serpiştiriyorken ,yeğenimle güzel bir günü karşılamanın mutluluğu içindeyiz.Balkonda birlikte kahvaltı ediyoruz ,çevremizde cıvıl cıvıl sesleriyle...
tamamını oku
ANLIYORSUN DEĞİL Mİ ?Pazartesi, 11 Nisan 2011 00:00
“Olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması” diyor Karantinalı Despina şiirinde Attila İlhan. O diyor da gelin görün zat-ı alim, zat-ı “alim” gibiler bunu çoğu zaman “Anlamıyoruz”. Hayatımızdakileri tahakküm altına alıyor, hayaller ve hatta isteklerimizi onların üzerine inşa ediyoruz. Bizim kafamızda şekillendirip yüreğimizde yer ettirdiğimiz şeylerin bize göre karşılığını alamayınca da suçluyoruz: Beni anlamıyor, anlamıyorlar! diye. Peki ya sen, ben? Biz anlıyor muyuz dersiniz karşımızdakini(leri)? Bizler başka anaların rahminde, başka genler ile donatılıp merhaba diyoruz önce. Sonra farklı ailelerde, farklı yaşamlar sürüp çıkıyoruz...
tamamını oku
ÇOLUK ÇOCUKPazartesi, 04 Nisan 2011 00:00
Kitap Eleştirmenliği yapacak değilim elbette; haddimi bilirim. Yalnızca kitapları, yazarları onların dünyalarını çok seven ve kendimce okuyan biriyim. Şu satırları yazarken etkisi üzerimde olan bir kitabı, kitaptan çok BAŞKA bir hayatın yolcularını ve bana hissettirdiklerini, bünyeme kattığı farklı bakış açısını paylaşmak istiyorum sizlerle.”Çoluk Çocuk” Amerikalı şair, “rock star”, iyi bir müzisyen ve gerçek bir “bohem” Patti Smith ile onun “Kişisel Kozmolojimin Takım Yıldızındaki Mavi Yıldız” olarak tabir ettiği aşkı, sevgilisi, dostu ve belki de “kendi sureti” olan Robert Mapplethorpe’un gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Kitabın...
tamamını oku
Olamaz Mı ? OlabilirPazartesi, 28 Mart 2011 00:00
“Olacak olan olur “, “Que Sera Sera”,”Whatever will be, will be”…Gözlerinin içi gülerken, yüreğin kanatan bir acıyla ağlayamaz mı? Bu yüreğe birden çok sevgi, özlem sığamaz mı? Günün dününe küs iken, geleceğin sulhu sağlayamaz mı? Kararlılığın, gözü kara cesaretin bazen kayıplardan korkup bam teline dokunamaz mı? Tercih ettiklerin kadar etmediklerinde aklın kalamaz mı? Uğruna öleceklerin, pervane oldukların seni derin sulara atamaz mı? Kaybettiğini sandığın umutların bir gün gelip kucağına oturamaz mı? Sevdiklerin kadar sevmediklerin, sevildiklerin kadar sevilmediklerin olamaz mı? Başarıların kadar yitirişlerin, kaybedişlerin koluna...
tamamını oku
YALNIZLIKLARIMIZPazartesi, 21 Mart 2011 00:00
Henüz genç kızlığa adım attığım dönemlerde yalnız kalmayı sevmediğimi, yalnızlıktan korktuğumu söylemiştim büyüklerimden birine. Aldığım cevap bu dünyaya yalnız geldiğimizi ve her ne kadar etrafımızda birçok insan da olsa uyurken, yürürken, düşünürken ve bu hayattan göç ederken hep Yalnız olacağımızı söylemişti. Bir süre bu düşüncenin belki de birçoğumuz gibi beni üzdüğünü ve hatta korkuttuğunu söylemeliyim. Ancak olgunlaşıp, büyüdükçe, hikâyelerimizdeki kısa paragrafların uzun paragraflara dönüştüğünü gördükçe, kendimce farklı bir yorum getirerek bu durumu kabul etmiş oldum.Fark etmek sonrasında sorgulamayı ve beraberinde düşünmeyi...
tamamını oku
AŞKIN SİMETRİSİPazartesi, 14 Mart 2011 00:00
Göz göze gelinir…ve sonra …Kendinizi uzayın sonsuz noktalarına erişip bir anda yerin yedi kat dibini boylar gibi hissedebilirsiniz. Aşkın dünyasında 2.bir varlık yoktur: O, sinsice ve en acımasız haliyle “BİZ” de vücut bulacaktır.Yaşamı öyle bir efendisi yapar ki, yarattığı mucizevi tesadüflerle kusursuz organizasyonuna şaşakalırsınız. O sebeple tanımlanamaz, dokunulamaz ve sınırlandırılamazdır…. ”Bilinmez” liği ile birçok ruh için keşfedilmeyi bekleyen Doğunun gizemini taşır. Kışkırtıcı, tehlikeli olduğu kadar da el değmemiştir…Her seferinde hiç tanımamış, gizinin topraklarında daha önce hiç gezinmemişçesine merakları uyandırır....
tamamını oku
BİR SEN EKSİKTİN AYIŞIĞIPerşembe, 03 Mart 2011 00:00
3 yıl önce çiçeği burnunda bir fotoğrafçı olarak gittiğim ilk şehir dışı fotoğraf gezisini Bolu-Abant’ a gerçekleştirmiştim. Daha sonraki 2 yılda da çok sevdiğim bu sevimli yere uğrar olmuştum. Yaptığım üst üste seyahatler sebebiyle Derneğimiz yeni yönetiminin ilk olarak düzenleyeceği Bolu Fotoğraf gezisine de bu sebeple katılma konusunda kararsızdım. Gelin görün ki “İYİ Kİ” diyeceğim o özel anlarıma son an katılım kararıyla bir yenisini daha ekleme ve neşeli hatıralarla dolu bir cildi kitaplığıma yerleştirmiş olmanın sevinciyle döndüm “UFAD Bolu Çıkarmasından”…25 kişilik heyecanlı ekibimizle uzun ancak keyifli bir gece yolculuğu ile...
tamamını oku
HAYAL ETPazartesi, 28 Şubat 2011 00:00
Bugün şu iki heceyi, Hayal Etmek, hayatının felsefesi yapmış, inandığı bu felsefe uğruna durmadan çalışmış, istediklerini layıkıyla gerçekleştirmiş ve hala yeni girişimlerin peşinde koşan bir hayalperestin ve yarattığı markanın kısa hikâyesini paylaşmak istiyorum sizlerle.Bu Adam mesleki kariyerini boyunca hiç vazgeçmediği “ Önce Devlet “zihniyeti ile bitmek bilmez bir hekimlik ve Cerrahlık aşkıyla çalışmış biridir.2006 yılında birçoklarının, yalnızca kadınlar için verilecek bir tedavi hizmetinin hiçbir anlam ve getirisi olmayacağı telkinlerine rağmen O, profesyoneli olduğu bu alanda ilerlemeyi seçerek Türkiye’nin ilk ve...
tamamını oku
O 'AN'Perşembe, 10 Şubat 2011 00:00
“ Hayat dediğin şey üç beş tatlı An’dan ibaret değil midir? ” derler, derim… Öyle farklı evreler geçiriyor, başka boyutlara giriyor, farklı tatları tadıp öylesine başkalaşıyoruz ki… Her birimizin yaşamı, farklı romanlarında başka başka hikâyeleri adeta dokuyan bir yazarın kaleminden çıkmış gibi geliyor insana. Ve işte bu sebeple, bilinenin aksine hayatın bir bütün değil, bütünü oluşturan parçaların ta kendisi olduğunu düşünüyorum artık… Belki kısacık bir zaman dilimine ait olan bu hatıralar biz fark etmeden hayatımızın geri kalanının şekillenmesine, farklı bir yoldan yürüyecekken daha önce sorsalar ASLA tercih etmem diyeceğimiz bir...
tamamını oku
SİYAH KUĞUPazartesi, 07 Şubat 2011 00:00
Siyah Kuğuların fiziksel yapılarına olan farklı hayranlık ve yakınlığım ile enfes bir aktris olan Natalie Portman’ın varlığı bir araya gelince “Black Swan”( Siyah Kuğu ) filmini izlemek elbette kaçınılmazdı. Filmde kısaca, Kuğu Balesi’nde hırslı, vahşi ve bir anlamda kötü Siyah Kuğu ile asil, naif ve iyiliği temsilen Beyaz Kuğuyu aynı anda canlandıracak Ana Kraliçe balerinin seçilmesi gerekir. Devamında başrol oyuncumuz Naif balerinin “Ana Kraliçe” olabilmek için iç dünyasındaki “BAŞKALAŞMA “ yı, bir diğer ifade ile ruhunun Siyah Kuğu’sunu keşfetmesini ve sonrasında bu Siyah Kuğu halinin en çok ve hatta belki de yalnızca kendisine zarar...
tamamını oku
Özdemir Asaf AnısınaCuma, 28 Ocak 2011 00:00
Özdemir Asaf…Türk Edebiyatının en değerli şairlerinden biri.Benim için ise 1955 tarihli “Dünya Kaçtı Gözüme” adlı eserinin yeri apayrı olan bir edebiyatçı.Bugün kendisinin 30.ölüm yıldönümü.Bu büyük Edebiyatçıyı bu vesile ile saygı ile anmak, kısa ama anlamı satırlar ile anlatılamayacak bir şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum:BAĞLIBeni öyle bir yalana inandır ki,Ömrümce sürsün doğruluğu.Eserleri;Dünya Kaçtı Gözüme (1955) Sen Sen Sen (1956) Bir Kapı Önünde (1957) Yuvarlağın Köşeleri (1961) Yumuşaklıklar Değil (1962) Nasılsın (1970) Çiçekleri Yemeyin (1975) Yalnızlık Paylaşılmaz (1978) Bir Kapı Önünde (1982, toplu şiirleri 1, ölümünden...
tamamını oku
MUTLULUĞUN RESMİPazartesi, 17 Ocak 2011 00:00
Nazım Hikmet sorar Abidin Dino’ya:“Mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin ?”Peki ya bizler...Nasıl çiziyoruz mutluluğun resmini ya da acaba çizebileceğimiz bir mutluluk resmi var mı? Diyor ya bir şarkıda ”..Bugün benim doğum günüm hem sarhoşum hem yastayım bir bar taburesi üstünde babamın öldüğü yaştayım...” işte o fasıl... 20 lerin sonlarına kadar keyiflidir doğum günleri ama bu keyif hala mutluluğu arayan 20 likler için bir anlam ifade etmez. Yılların yalnızca " tik tak, tik tak" geçtiğini hissettiğiniz 30'lar ise bununla da mutlu olabilirim dediğiniz 40'lı yaşları bekler. Bir diğer açıdan bir üst kimlik vazifesi de...
tamamını oku
HERŞEY BİR 'NOKTA' İLE BAŞLARPazartesi, 27 Aralık 2010 00:00
Bilmiyorum sizleri ancak UÇMAK benim için keyifli bir hadise...Onun öncesinde de alanda uçağımı beklerken okumayı ,göz ucuyla oradan oraya koşuşturup bir yerlere VARMAYI isteyen insanları gözlemlemeyi,onların hayat hikayelerini zihnimde canlandırmayı ve hatta senaryolaştırmayı ise pek severim.Neyse ki bu aralar kuş misali göklerdeyim ve bu keyfi yaşayabiliyorum.Bu uçuşlarımdan birinde THY’nin uçuş dergisinde “Her şey Bir Nokta İle Başlar” başlıklı bir yazıya rastlıyorum. Yazıyı okumaya başlayınca “Bir Nokta”nın İstanbul Galatasaray’da bulunan,Türkiye’den ve dünyadan bir çok tasarımcının yaratıcılıklarını sergiledikleri...
tamamını oku
UP OlmakÇarşamba, 08 Aralık 2010 00:00
Up İngilizceden Türkçeye çevirisi yapıldığı zaman “YUKARI” ve benzeri anlamlara gelen bir kelime. Şimdi nereden çıktı bu “Up”demeyin...Artık hepimiz bir an önce “Up Yaşama”nın yollarını aramalıyız, ona göre ! Arkadaşıma bu öneri kendi çevresindeki bir başkası tarafından, kulağına küpe olması maksadıyla yapılmış kısa bir süre önce :”Bak ben UP yaşıyorum, ona göre haaa” diyerek sadece arkadaşımı değil, üçüncü kişi olarak beni bile hayrete düşürdüğünü söylemeliyim bu Up olmanın. Nedir bu UP yaşamak ...? Şehrin halihazırda IN olan tüm mekanlarını düzenli ziyaret ediyor olmak, 5 * spor merkezlerine yıllık ,3...
tamamını oku
Selanik TürküsüSalı, 23 Kasım 2010 00:00
Siz siz olun bayramlarda yurtdışı tatili yapacağım diye zorlamayın kendinizi ! İstanbul’daki tur şirket sahibinin ben dahil Türkiye çapında 870 kişiyi dolandırıp kırmızı bültenle aranıyor olmasını düşününce tavsiyemde haksız sayılmam sanırım.Ama atalarımızın” Her şerde bir hayır vardır” diyerek ne doğru söylemiş olduklarını bu deneyimimle bir kez daha iyi anlıyorum.Sevgili amcamın organize ettiği ve bir anlamda kendi geçmişimize yolculuk sayılacak Dedeağaç-Kavala-Selanik ve çevresi TURU’na bu vesile ile dahil olmuş oluyorum.İpsala Hudut Kapısından ,trafik yoğunluğu hariç, kolayca geçiyoruz.Ancak hatırlatayım sınırdan geçmek için yeşil...
tamamını oku
Ayrılık da Sevdaya DahilPazar, 21 Kasım 2010 00:00
“Ben Sana Mecburum” başlığı ile çıkardığı şiir kitabını evimizde bulmam ile tanıdım Atilla İlhan’ı… Henüz 13-14 yaşlarında genç kızlığa ilk adım attığım yıllar… Ergenlik duygusallığım, hayatı genç bir kız olarak ilk keşfedişlerim ve şiir kitabının hala unutamadığım o kokusu… Ve sonra büyük şair, düşünür ve bir vatanperver olarak Attila İlhan’a karşı büyüyüp çoğalan sevgim ile edebiyata olan ilgim… Zuhal Olcay’ın enfes yorumuyla bütünleşen bu şiiri ise en sevdiklerimden; “ Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın… En görkemli saatinde yıldız alacasının... Gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder… Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu...
tamamını oku
Medeniyetlerin Buluşma Noktası : ANTAKYAPazar, 21 Kasım 2010 00:00
Cumhuriyetimizin 87.yılını kutladık geçtiğimiz hafta...Ulusal bayram ve resmi tatil olması sebebiyle biz Seyyah fotoğrafçıların rotası bu kez ANTAKYA idi... Dünyada hiçbir kent, ne topraklarının bereketi, ne de ticaretteki zenginliği bakımından bu kenti geçemezdi.” Bu sözler, IV. yüzyıl Roma döneminde yaşayan ünlü tarihçi Ammianus Marcelleinus’e ait. Antakya Medeniyetlerin buluştuğu, birçok din ve dilin bir arada özgürce ve hoşgörü ile yaşadığı bir kent...ve ötesi...TATMADAN GEÇMEYİN...İlk gün yerleşiyoruz Barbaranın Evi’ne...Barbara 30 yıldır Antakya’da yaşayan bir Alman. Kurtuluş Caddesi üzerindeki tarihi Antakya Evi’ni restore ettirdikten...
tamamını oku
KADIN OLMAKPazar, 21 Kasım 2010 00:00
Güçlü ve Cesur Olmaktır…Daha doğuştan başlar… Prematür yoğun bakım servisinde hayat mücadelesini öncelikle kazanır; Yaradan böyle vücut buldurmuştur. Emeklemeden yürümeyi, hecelemeden cümle kurmayı, erkekten ÖNCE ergenliğe ilk adımı...Sabah ezanıyla toprağa bırakılacak ilk ekini, sürülecek tarlayı yürek gücüyle çoğaltır… İnandığı uğruna gözünü kırpmadan girebilir en tehlikeli yollara bazen yolun sonu çıkmaz olsa da... Cesareti kuvvetli bedeni değil elbette, yüreğindeki güçten gelir... Anna Karenina gibi; sonu acı olsa da bakmaz arkasına...Umut Olmaktır…Geceden kalma dağınıklığıyla somurtan eve gün ışığı ile birlikte doğar… Gecenin en...
tamamını oku
EY ÖZGÜRLÜK !Pazar, 21 Kasım 2010 00:00
Bilmeyenimiz yoktur herhalde şu satırları : “ ..Dışarda deli dalgalar,gelip duvarları yalar;beni bu sesler oyalar,Aldırma Gönül Aldırma …“ Ünlü şair ve yazar Sabahattin Ali ‘nin eşsiz kelimeleriyle hayat bulmuş,yine çok değerli sanatçımız Edip Akbayram tarafından seslendirilerek ölümsüzleştirilmiş bir eserdir ; Aldırma Gönül…Kayseri’den kalkıp büyük bir coşku ile yeni yerleri keşfetmek ve bitmek bilmeyen fotoğraf çekme arzumuzu tatmin etmek adına bulunuyoruz SİNOP ta..Kayseri UFAD( Ulusal Fotoğraf Amatörleri Derneği ) Ekibimiz ile her zamanki gibi keyifle ulaşıyoruz Sinop’a.Bizi Sinop Fotoğraf Amatörleri Derneği’nden Başkan Aydın ve...
tamamını oku
BU DA GEÇER !Pazar, 21 Kasım 2010 00:00
Zamanın birinde bir Derviş bölgenin zenginlerinden birinin evinde mükellef şekilde ağırlanır.Methiyeler dizdiği ev sahibinin “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz.Bazen görünen gerçeğin kendisi değildir.Bu da Geçer” sözünden etkilenir ve uzunca bir süre bu cümleyi düşünür. Yıllar sonra aynı yere uğrayan derviş eski zengin gönül dostunun fakirleşerek bir başka zenginin yanında çalıştığını görür.Üzüntüsünü eski dostuna bildirir ve yine o yanıtı alır “Bu da Geçer !”.Derviş yollara düşer .Yine aradan yıllar geçer ve eski dostunu yeniden görmek ister.Ancak eski dostu vefat etmiştir; mezarını ziyaret etmek ister. Derviş eski dostunun mezar...
tamamını oku
Babalar ve KızlarıPazar, 21 Kasım 2010 00:00
“…Bekletme ne olur, gelmek zamanı gel, yok yok gitme gitme; gel Eylül’de Gel…” diye naif sesiyle mest ediyor beni Alpay… Hüzünlü ama bir o kadar da umut verici bir mevsim yaklaşıyor ondan mıdır bilmiyorum ama okuduğum bir Attila İlhan şiiri,Cd çalardan dinlediğim Alpay’ın sesi ve doğan her bir bebek daha bir derinden etkiliyor bu aralar beni.Bu mevsimlerde olur mu size de;geçmişiniz kucağınıza oturur ve anılar canlanır tek tek zihinlerde…Şimdiki BEN olma yolunda önüme çıkan tüm engelleri kaldırmış babam ile anılarımı ve baba kız ilişkimizi düşünüyorum…Henüz biz kızları hayatta değilken “Kızım olacaksa evlenmem...
tamamını oku