Yarınımızın düşlerini, bugünümüzün gerçeklerine tercih etmişiz. ‘Gerçeğimiz’ dediğimiz her şeye tutuklu kalmış, bizi bunlardan ayrı tutacak herhangi başka bir şeyi düşleyememişiz. Fani bedenimizin bile kiracı olduğu şu dünyada gerçeklerimizi yahut gerçek sandığımız şeyleri ev sahibi yapmışız. Önce ‘Ferrari’sini Satan Bilge’ye özenmiş, sonra ‘Aman canım öyle şey olur mu hiç?’ diyerek küçümsemişiz. Bahanelerimizi korkularımız yapmış, dünyaya bir iz bırakabilmeyi kendimize çok görmüşüz. Yürümeyi öğrenmeden koşabilene, her yüz metrede engel çıkarmışız. Belki bir saniye sonrası olmadığı halde, o an ve her an yüreğini dökene “Ben de seni Sevgilimmm…!” diye cevap vermeyi gurur etmişiz. Zamana bırakalım dediğimiz her şeye, nedense hep geç kalmışız.
İlla ki dünyaya gelmemizi bir amaca bağlamış; kimi için köprü, kimi için anakara olduğumuzu düşünmüşüz. Kendi iç dünyamıza yolculuk ederken yol boyu karşımıza çıkanları ezip geçmiş; onları kendimize kurban eylemişiz. Evet derken ‘Hayır’a, kesinlikle iken ‘Belki’ ye kapıyı açık bırakmışız. Ödün vermekten kaçınmışız; sanki biz vermesek hayat bizden zorla almayacakmış gibi… Önce sevilmek, sonra sevmek istemişiz; kısacası en çok ‘karşılığı’ sevmişiz. Esasında basit olan hayatlarımızı ‘özenilesi’ yapmaya pek çabalamışız. Paylaşanı ‘akılsız’, saklayanı 'pek akıllı' ilan etmişiz. Sömürgeciye demokratik, yerele faşist demişiz. Geçmişimize sahip çıkamamış, 'tarih' tünelini karartmaya çalışmışız. Biz, hepimiz...şu canım dünyadaki varlığımızı pek önemsemişiz. Cevabı olan birçok sorunun nedeni içinse diğer yaşamı hep unutmuşuz...unutturmuşuz.
Yeni bir yıla girmeye hazırlandığımız şu günlerde bir durmak ve bunları kendime hatırlatmak istedim. Ben biraz 'duracağım' ve yeni yılda kendimi yaşamın en basit haline korkmadan bırakmayı deneyeceğim.
Belki hepimiz bunu başarırız, kim bilir...? Sağlık, mutluluk ve huzur dolu yeni bir yıl diliyorum.
Sevgiyle,
Feride Hande BATMAZ