YALNIZLIKLARIMIZÇarşamba, 18 Aralık 2013 15:00
Hafta içerisinde Ulusal Fotoğraf Amatörleri Derneği için bir fotoğraf sunusu gerçekleştirdim. Hazırlık aşamasında nasıl bir konu üzerine fotoğraflarımı belirleyebilirim diye fotoğraf elemelerimi yaptım. Bir de baktım ki seçtiğim fotoğraflarda insan öğeleri daima yalnız ve tek..O halde sunumun konusu yalnızlıklarımız üzerine olmalıydı. İsmi ise Yalnızlıklarımız.. Yalnızlık, büyük kalabalıklar içerisindeyken de, bomboş bir yolda tek başına yürürken de insan ile bütünleşmiş bir haldir. Bu hâlin her zaman farkına varmayız. Oralı olmayız pek tabi. Ama tuhaf ve insanın bir tarafını aciz bir tarafını güçlü hissettiren...
tamamını oku
ZORUNLULUK DEĞİL GÖNÜLLÜLÜKÇarşamba, 04 Aralık 2013 11:00
İnsan
yaşamının bir dönemini zorunluluklar için geçirir; farkına bile varmaz. Gittiği
okulların, okuduğu bölümlerin, edindiği arkadaşların, verdiği kararların,
kurduğu cümlelerin zorunluluktan olduğunu hep sonradan anlar. İşte insan
yaşamının iyikileri de keşkeleri de bu şekilde oluşur. Esasında insan yaşam
yolculuğu boyunca hep büyür, hep gelişir. Bu herkesin yüce gönüllü bir insan
haline gelmesi anlamını taşımaz hiç şüphesiz. Herkes kendi kararınca, kendi
gönlünün el verdiği yere kadar olgunlaşır, büyür. Bu sebeple hemen hepimiz için
yaşamda zorunluluktan yaptığımız pek çok şey öyle ya da böyle mevcuttur.
Yaşamım
boyunca...
tamamını oku
YAĞMURDA DANS EDEBİLMEKPazartesi, 25 Kasım 2013 14:34
“Yaşamak fırtınanın geçmesini beklemek değil; o
yağmurda dans edebilmeyi öğrenmektir.” Aslı İngilizce olarak yazılmış bu
cümlenin Türkçe çevirisini internette bir paylaşım sitesinde hoş bir fotoğrafın
yanına iliştirilmiş olarak okuduğumda, hayatın sanırım tam da bu olduğuna
kanaat getirmiş oldum ben de. Yine safi bir mutluluğun olmadığını, mutluluk
denen şeyin huzurdan ibaret olduğunu çok sevdiğim bir dostum söylemiş olduğunda
da benzer bir doğrulama yapmıştım kendimce.
Öyle ya çeşitli
zorluklarla karşılaşmadan, ciddi sınavlara girmeden yaşamayı ne zannediyoruz
acaba? Yaşamın bizlere güllük gülistanlık bir kır bahçesi...
tamamını oku
BİR AĞAÇ KOVUĞUYUMPazartesi, 18 Kasım 2013 14:48
Bir vakitler okuduğum bir söyleşideki kadının şu sözleri aklıma
geldi. Diyordu ki; “Kendimi bir ağaç kovuğu gibi hissediyorum. Henüz hiç
filizlenmemiş, koca bir ağaç…”. Kimilerimiz kimi zaman işte tam da böyle
hissederiz.
Ağaç kovukları olgunluğun, ermişliğin simgesidir. Herkes onların
gövdesine yaslanmak, hikmetinden nasiplenmek, bazen dinlenmek ister. Herkesin
gözünde ihtişamlıdır. Ancak o kovuk bazen kendi yeşilliğine, filizlerine dönmek
ister. Başkalarına sırt, arka olmaktan kendini ihmal ettiğinin farkına bile
varmamıştır. Ne zaman ki kovuğu susuzluktan çatlamaya başlar, güveler vücudunu
örselemeye başlar aklı başına...
tamamını oku
BİR HASRET, BİN ÖZLEMPazartesi, 07 Ekim 2013 12:16
“Hasretlerimi
özlüyorum.” Cümlesinin ardına birçoğumuz bambaşka senaryolar yazabiliriz. Ancak
bu sözü söyleyip anlatmak istediklerine devam eden kişinin derdi, sıkıntısı
biraz da farklı. Onun derdi bir zamanlar çok emek verip, vefalı davrandığı
dostlarına duyduğu hasretin artık içinde olmaması. Yani kırgınlıkları, sergilenen
vefasızlıklar içinde o kadar büyümüş ki;
o acı veren hasret duygusunu bile hissedemez olmuş. Bin koymuş, bir bile alamamış. Fedakârlığı
hep kendi yapmış, karşılığını bulamamış. Bu sebeple de bir zamanlar ayrı kaldığı
vakitler hasret duyduğu dostlarına artık aynı hasretleri duyamıyor ve kaybettiği
hasr...
tamamını oku
BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞPazartesi, 30 Eylül 2013 11:20
Bir varmış, bir
yokmuş. Yahut bir yokmuş, bir varmış. İşte yaşam bu iki vaziyet arasında
bitmez, tükenmez bir sabırla dönüp duruyor. Biz bu devinimi birbirinden ayırsak
da öyle iç içe öyle aynı ki esasında! Yani doğmak ve ölmek. İkisinin
birbirinden hiçbir farkı yok. Zaten bu yüzden her ikisini de benzer şekilde
karşılamamız bekleniyor Yaradan tarafından.
Yaşam
zıtlıklarla yaratılmış denilir ya, esasında o zıtlıklar birbiri olmadan var
olamayan yani birbirini ‘tamam’ eden şeyler. Bu yüzden ‘var’ı da bir ‘yok’ u
da. Yani hepimiz için masalın başı da sonu da aynı. Aynı da, tadı da bir mi?
Pek tabi ki okunduğunda lezzete ulaştıran...
tamamını oku
KARŞIYIMPazartesi, 23 Eylül 2013 11:46
Düzen karşıtlığının her zaman anarşik
bir anlamı olması gerekmez. Düzene karşı olmak, içinde yaşadığımız toplum
tarafından dayatılmak istenen bir dizi törenler, işleyişler ve zorunluluklara taraf
olmayan bunlara "karşıyım" diyebileceğimiz bu tuhaflıklar içine o
kadar giriyoruz; kalbimizi ve gözlerimizi o kadar karartıyoruz ki farkina bile
varamiyoruz. Bu "Yeni Dünya Düzeni" geleneksel sahipliklerimizi
çaktırmadan bize ait olmayan başka bir alışkanlık silsilesinin içine sokuyor.
Bizler de bunun adına kısaca: Modernleşme, diyoruz.
Degerli okuyan, Modernlik beğenmesek de
batıda Rönesans ile gerçekleşen ve belki de birçok...
tamamını oku
SEVGİ, GÜÇ VE CESARETPazartesi, 16 Eylül 2013 17:48
“Birinin içten
ve derinden sevmesi sizi güçlü kılar. Birini içten ve derinden sevmek ise sizi
cesur yapar.” Bu doğru anlatım sürekli izlediğim bir dizide karşıma çıkınca,
üzerine yazmak ve paylaşmak istedim.
İnsan daha toy zamanlarında;
ilk aşkı, ilk sevgiyi, ilk dostluğu kısacası insan ilişkilerini tanımaya
başladıkça önce bir bocalıyor. Acaba diyor “Önce Sevmek mi yoksa Sevilmek mi?”.
Bir süre ki sanırım bu daha çok yeni
ergenlik yani ‘delikanlılığa’ ilk adım zamanlarında önce sevmenin peşine
düşüyor. Pop yıldızlarını, sinema sanatçılarını, edebiyatçıları hep böyle
platonik bir sevgiyle tek taraflı sevmeye başlıyor....
tamamını oku
TOPLUM, AHLAK VE BİZİM ÇOCUKLARPazartesi, 16 Eylül 2013 10:57
Ahlak, insanlık
tarihinin başlangıcından bu yana felsefenin temel kavramları arasında yer
almıştır. Tarihe ve dolayısıyla bilime adını yazdırmış düşünürler ahlakın
sınırlandırılıp, sınırlandırılmayacağı, kurallarının olup olmadığı yönünde yüzyıllardır
tartışıp durmaktadırlar. Bilim adamı yahut benzer bir nosyon sahibi biri
değilim. Yalnızca vicdanı ve aklı hür, düşünebilen, hissedebilen bir insanım.
Dolayısıyla ahlak da içinde olmak üzere pek çok kavrama kafa yorar, bana
ayrılan bu mecrada da sizinle paylaşmak isterim. Bu çerçevede, son zamanlarda
bu topraklarda meydana gelen ahlaki yoksunluklar üzerine biraz değineceğim.
Geçtiğim...
tamamını oku
BÜYÜK TAARRUZ VE GENERAL TRİKOPİSSalı, 03 Eylül 2013 17:18
Geçtiğimiz günlerde 91.yilıni kutladığımız Büyük Taarruz'un yıldönümüydü. Sonunda kesin bir Türk Zaferi ile sonuçlanan, Kurtuluş Savaşı sonlandırılan ve Mudanya Antlaşması yapılan BüyükTaarruz Yunan Komutası'nı büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Bu kutlu zaferi ve Büyük Önder M.Kemâl Atatürk'ü Yunan Komutan Trikopis'in Hıfzı Topuz'a ankattıklarından dinleyelim ve bu zaferi yeniden gururla yâd edelim:"Muhtemel taarruzları önlemek için cepheyi yıkılmayacak bir şekilde tahkim etmiştik. Ve bu cephenin çökmesine ihtimal vermiyorduk. Nihayet 26 Ağustos 1922 sabahı, Türklerin beklenmedik taarruzu ile karşılaştık. Bu taarruz bizim için muazzam...
tamamını oku
MURAT NEHRİ’NE DOĞRU BİR AĞRIPazartesi, 19 Ağustos 2013 11:20
MURAT NEHRİ’NE DOĞRU BİR AĞRI Işık daima doğudan yükselir hiç
şüphesiz. Birçok felsefenin, ilimin, bilimin kaynağı da doğunun ta kendisidir.
Bu sebeplerle ve topraklarımın doğu olması sebebiyle bunca yaşamımda görmediğim
memleketim Ağrı ve civarını görmek şart
olmuştu. Ramazan Bayramı tatilimizi doğunun sarı ve sonsuz güzellikteki
topraklarında, özlerimi hissederek geçirdim. Biraz anlatayım… Yolculuğumuzu
Erzincan, Erzurum üzerinden gerçekleştirmeye başladık. Doğu’nun Paris’i diye
birçok kentin ismini söylerler ancak kanımca Paris güzellemesini hakedenlerin
başında Erzincan geliyor. Erzincan yemyeşil caddeleri, şelaleleri,...
tamamını oku
VADİM O KADAR GÜZELDİ KİPazartesi, 12 Ağustos 2013 16:36
İnsanın kişilik oluşumu ve yaşam duruşundaki kazanımların temelinin ailede atıldıgına inaniyorum. Okumayi, yazmayi yaşamlarinin parçası yapmis bir ailenin çocuğuyum. Dolayisyla onlar sayesinde de her anlamda beslendigimi soylemeliyim. Birkaç gün evvel halam ile şu anda bu yaziyi yazdiğim Ağri ve doğu seyahatimizle ilgili konuşuyorduk. Malum aslen Ağrili olduğum halde şu yaşimda burayi henüz görme firsati bulamamistim. Aral Nehrinin kenarindan kalkip Anadolu'ya gelen bir Türk Ailesinin ferdi olarak, göç ettikleri vakit Anadolu'nun canim topraklarindan Ağri'yi seçen dedelerimin 'otağ' larini gormek bana inanilmaz bir heyecan ve mutluluk...
tamamını oku
HAMDIM, PİŞTİM, OLMADIMPazartesi, 05 Ağustos 2013 10:52
İnsan ‘artık
oldum’ demeyecek. Dediği vakit, hep bir şeyler başkalaşıyor, farklılaşıyor, yaşam ayrı seyrinde yeniden başlıyor.
Bir zamanlar, küçük bir kız iken yaz mevsiminin gelmesini dört değil on dört gözle
beklerdim. Ya babaannemin, ya anneannemin yazlıklarında olmanın hayallerini
kurardım. Hakikatenden deniz, güneş, tasasız öğle uykuları, mutlu temmuz sabahları,
kahvaltılarıyla yıllar
boyu canım yaz
mevsimini geçirir
olduk. Yazın
bitiyor olması ciddi
hüzün
verirdi. Yazlık
arkadaşlarımızla bir
sonraki sene görüşmek ve
mektuplaşmak
üzere anlaşır, ağlayarak birbirimizden ayrılırdık. Sonra büyüdük, üniversiteli olduk....
tamamını oku
SENE BİNDOKUZYÜZKIRKBEŞPazartesi, 29 Temmuz 2013 13:34
Sevgi neydi,
emek miydi? Sevgi neydi, güven miydi? Sevgi neydi, koşulsuzluk muydu? Sevgi
neydi, bir ömür müydü? Hepsi sorulabilir, hepsi başkaca cevaplanabilir elbette.
2013’ün Temmuz
ayı işte belki de ‘Sevgi Neydi?’ sorusunun türlü cevaplarını almış olan
babaannem Bedigül ve dedem Mustafa Batmaz’ın 60.evlilik yıldönümlerine kucak
açıyor. Vay beee!…diyorsunuz siz de içinizden değil mi? İnanın 60.yıldönümleri
olduğunu ben de yakınlarda öğrenmiş bulundum. Ve ‘altmış’ demeyi bir tuhaf
buldum. Çünkü yaşam içerisindeki zaman dilimleri hayli şaşırtıcı.. 60 yıl
dersiniz, dudaklarınıza sığdıramazsınız oysa sorsan bir çırpıda yaşanmış,...
tamamını oku
GELMİŞ BULUNDUKPazartesi, 22 Temmuz 2013 11:25
“Şiirler yazdım, kitaplar okudum
Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.”
İşte böyle
yazmış ‘Gelmiş Bulundum’ şiirinde, üstad Edip Cansever. Daha önce dokunmadıysanız
Edip Cansever şiirlerine, ilk fırsatta deneyimlemenizi tavsiye ederim. O ayrı…
Esas ki şiirinde pek çok şeyi söylemiş, yaşam denilen bu düş sahnesini
özetlemiş. Özetlemiş de yeryüzünde bizimle birlikte yaşamakta olan altı milyar
dünyalının kaçı acaba bu düş sahnesini,...
tamamını oku
KAPUZBAŞIPazartesi, 15 Temmuz 2013 14:52
Milli değerler bayrak, vatan,
toprak sevgisinin yanında, üzerinde bulunduğumuz doğaya sevgiyi de gerektirir,
gerektirmelidir. Ancak maaleseftir ki
doğamıza ve dolayısıyla milli değerlerimize karşı son derece bilinçsiz ve
nankör bir toplum olduğumuz gerçeği her seferinde karşımıza çıkmaktadır. Neden
mi böyle diyorum, anlatayım sevgili okuyan..Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde
bulunan Aladağlar Milli Parkı ve içindeki Kapuzbaşı Şelaleleri, değil ülkemizin
dünyanın sayılı doğal güzellikleri içerisinde yer almaktadır. Şelaleler çıktığı
kaynaktan dökülmeleriyle ayrı bir özelliğe de sahiptirler. Bu doğal mirasımıza
son zamanlarda...
tamamını oku
BAHTSIZLIĞI SİNEYE ÇEKENLERPazartesi, 08 Temmuz 2013 10:50
Fakirlik,
sağlıktan yoksunluk, iflas etmişlik, üst üste gelen kazalar-belalar… Bunların her
birini yaşamış insanlara bizler ‘bahstızlık’ ibaresini yapıştırıp orada
bırakırız, öyle değil mi? Üstüne bir de uzaktan acır, üzülürüz. Ve hep deriz nedense
bu hayatta bazı insanlar daimi bir deneme-sınama tahtası gibiyken, bazıları
adeta pamuk döşenmiş yollardan geçerek her istediği varışa ulaşır. Yani biz
öyle görüp değerlendiririz. Sorarım şimdi size sahiden deneme- sınama içinde
olmak bahtsızlık mıdır? Onlar bizim şu garip dünyamızın bahtsızları mıdır, ne
dersiniz?
Yaşama hangi noktada durup bakıyorsanız
kapsama alanını...
tamamını oku
KIYMETİNİ BİLSalı, 02 Temmuz 2013 17:46
Hepimiz zaman zaman umutsuzluk, ümitsizlik içinde oluruz.
Bir şarkı, bir şiir yahut bir çocuk bir anda
ümitsizliğimizin kuraklığina yağmur olur, sel olur. Şu anda her nerede umutsuz,
ümitsiz varsa işte bu paylaşim da benden, Oktay Rıfat'tan armağan olsun onlara,
sizlere...
Boğazından lıkır lıkır geçen
Şu suyun kıymetini bil
Nedir ki bu mavilik deme
Pencereden görebildiğin kadar
Göğün kıymetini bil
Kıymetini bil çiçek açmış bademin
Güneşli odanın çamurlu sokağın
Beyazın siyahın yeşilin
Pembenin kıymetini bil
Dirilik öyle bir şey...
tamamını oku
HAK VE KALPPazartesi, 24 Haziran 2013 15:21
Değerli okuyucularımız, bu hafta
gelin hep birlikte hak ve kalp kavramlarını ele alalım.
Hak kanunen ve birey olarak toplumda
hür vaziyetimizin devamlılığını sağlayan pek çok şeyin bütünüdür. Kendini ifade
hakkı, seyahat hakkı, oy verme hakkı, analık hakkı, eğitim hakkı gibi doğal ve
kanuni ayrımları olan pek çok ayrımları mevcuttur. Bu çerçevede hepimiz bu
haklarımızı, bir başkasının hakkına zarar vermeme sınırında, sınırsızca ve
özgürce kullanabiliriz. Durum esasında bahsettiğim kadar anlaşılabilir olmakla
birlikte son günlerde memlekette...
tamamını oku
BABAPazartesi, 24 Haziran 2013 14:23
Alıştık
artık. Her iki haftada bir Çiçek Haftası,
Çocuk Haftası, Anneler Günü, Kadınlar Günü ve şimdi de Babalar Günü.
Babasına düşkünlükten öte bir düşkünlüğü olan biriyim. Ama bugüne ve bu tür
günlere karşıyım. Çoğunluğun kutlamasıymış gibi görünen bugünler, esasında
gerçek çoğunluğun öyle kalbini kırıyor onları öyle hüzünlendiriyor ki, bir
bilinse…
Nedense hayat
hep ‘var olan’ üzerine kurulu bir düzen. Oysa varolmayan öyle çok şey var ki,
senin, benim bilmediğimiz ve fakat başkalarının hayatını etkileyen.
40 küsür yaşında
insanlar biliyorum, bir vakitler yanlarında olan babaları şimdi yanlarında
olmayan. Sen...
tamamını oku
AŞK VE EVLİLİKCuma, 07 Haziran 2013 15:46
Evliliğin aşkı öldürüp öldürmediği yıllarca tartışılıp
durmuştur. Bunun üzerine ise zaman içerisinde onlarca uygarlığın çok farklı
inanışları ve bu inanışların getirdiği atasözleri mevcuttur. Gelin biraz bu
toplumlara ve toplumlardaki ‘Evlilik-Aşk’ ikilemesine farklı bir açıdan,
atasözleriyle bakalım:
“Giydiğin hasır ayakkabıyı aşındıracaksın, seçtiğin
kadınla birlikte yaşayacaksın.”(Letonca)Düğünden sonra evlilik ölene kadar
sürecektir; şairane bir Malgaş imgesinde olduğu gibi “Tıpkı bir kuşun
tüyleri misali onlar kuşu hayatının sonuna dek terk etmez.”Uyumlu bit
birliktelik ve karşılıklı anlayış ideal, atasözlerinin...
tamamını oku
BİR ÇİFT AYAKKABIÇarşamba, 05 Haziran 2013 15:45
Dün peşpeşe 'Uzun Hikâye' ve
'ForestGump' filmlerini izledim. Uzun Hikâye, bu yıl vizyona girmişti. İzleme fırsatını bulamamıştım.
ForestGump ise defalarca izleyip de aynı tadı aldığım bir
filmdi. Yine aynı lezzeti
fazlasıyla almış oldum. Gelelim bu iki filmden niye bahsetme ihtiyacı duyduğuma...Her
iki filmde dikkatimi çeken küçük bir ortak nokta vardı. Belki de herkes tarafından dikkat
edilmese bile, ayakkabının bir insana ait en karakterli eşyalarından birisi
olduğunu anlatmasıydı. Nasıl mı..Küçüklüğümde
bayramların en büyük, en özel hediyesi ayakkabılardı benim için...Her
nedense küçük bir kızken favorim beyaz yahut...
tamamını oku
TAM ORTASINDAYIZÇarşamba, 05 Haziran 2013 15:44
İnsan, şu üzerinde yaşadığı
dünya gibi... Yani ne kadar yürürse yürüsün dönüp dolaşacağı yer, başladığı yer
olacak. Her bitiş, başlangıç. Her
başlangıç bir bitiş aslında. Bizler büyürken hayallerimiz, cesaretimiz, herşeyiçok
bilmişliğimiz de bize eşlik ediyor. Devam ediyoruz. Yavaş yavaş başladığımız
noktaya yaklaştığımız yani büyüdüğümüz vakit cesaretimiz eski gücünü korumuyor.
Hayallerimizin artık çizilmiş sınırları oluyor. Sanki daha çok bilmiyoruz.
Belki de bilsek bile konuşmuyoruz. Büyüdükçe, başladığımız noktaya yaklaştıkça
daha çok dizginleniyoruz.
Bunları büyüdükçe, yaş aldıkça
çok daha iyi anlıyorum. Sizin...
tamamını oku
ANNE OLMAKCuma, 10 Mayıs 2013 15:22
Anne olmak ile
anaçlık çok farklı şey. Bir anlamda kimi kordan, kimi kardan anne.. O yüzden
bugün annelerimizin gününü kutlarken, bazen doğuran anneden daha çok emek
veren, yüreği doğuran anneninkinden daha çok sevgiyle, aşkla atan kadınları da
hatırlamak istedim.
Bir kadın
doğurmuş bundan yirmi yıl önce yavrusunu. Maddi durumumum demiş, ben bakamam
bakarsam ‘sefil olur bu çocuk’demiş velhasıl o yavruyu evlatlık vermiş. Diğer kadın…
Biyolojik yolla çocuğu olmamış. Allah kısmet etmemiş. Ben bakamam diyen o
‘anne’den o yavruyu almış bakmış, büyütmüş, yetiştirmiş. Sefillik nedir
yavrusuna bildirmemiş. Sefilliğin en büyüğünün...
tamamını oku
BİR DOLUNAY YAZISICuma, 26 Nisan 2013 15:21
Dolunayın
hepimize gözünü diktiği şu günler yazdırdı bu yazıyı. Kainat sen nelere
kadirsin….
Hayal ettiğin
kadar sahip olursun, Yaradan da bahşetmişse sana yeteri kadar hayatı.
Düşündüğün kadar aranır bulunursun, sen de biliyorsan hatırayı, hatırlatanları.
İzin verdiğin kadar üzülür, izin verdiğin kadar sevinirsin anlıyorsanyaşamayı.
Babanı düşününce gelirse aklına ‘Sana
Muhtacım’diyen Zeki Müren’in hüzünlü sesi anlarsın sen de birgün ne demek
istediğimi. Sevdiğin yanıbaşında, küçüklüğün çok uzaktaysa keşke dersin onlar
da birlikte olsa. Sevinçliyken ağlamanın tadını hangi dostla paylaşabileceğini
de öğrenmişsindir....
tamamını oku