İnsanın kişilik oluşumu ve yaşam duruşundaki kazanımların temelinin ailede atıldıgına inaniyorum. Okumayi, yazmayi yaşamlarinin parçası yapmis bir ailenin çocuğuyum. Dolayisyla onlar sayesinde de her anlamda beslendigimi soylemeliyim. Birkaç gün evvel halam ile şu anda bu yaziyi yazdiğim Ağri ve doğu seyahatimizle ilgili konuşuyorduk. Malum aslen Ağrili olduğum halde şu yaşimda burayi henüz görme firsati bulamamistim. Aral Nehrinin kenarindan kalkip Anadolu'ya gelen bir Türk Ailesinin ferdi olarak, göç ettikleri vakit Anadolu'nun canim topraklarindan Ağri'yi seçen dedelerimin 'otağ' larini gormek bana inanilmaz bir heyecan ve mutluluk verdi, veriyor. Doğu Anadolu Gezisi ile ilgili yazimi ve fotograflarimi onumuzdeki hafta paylasacagim. Simdi diyecegim o ki halam telefonda 'Vadim O Kadar Yeşildi ki' adinda çok eskilerden bir kitap-filmden bahsetti. Filmde İngiltere'nin Galler Bolgesinde Maden arama bolgesi haline getirilmis koylerinden kacanlarin, yillar sonra yeniden oraya donduklerindeki hahal kiriklari anlatiliyor. Medeniyetin maden arama tesisleri ve yapilanmasiyla dogayi ve pek tabi topraklarini nasil katlettigi gosteriliyor. Filmimizin ana karakteri filmin bir bolumunde donup 'Oysa vadim o kadar yesildi ki...' diyor, ismini de boylelikle buradan almis oluyor. Halam ile bu kitap ve film uzerine konustuktan sonra bana "Sakin uzulme oralari gordugun de, bir zamanlar oyle guzeldi ki " derken ne demek istedigini de anlamis oluyorum.
Bu yaziyi yazdigim an itibariyle 3 gundur doguda, topraklarlarimdayim. Agri benim ve bircoklarinin dusundugunun aksine son derece modern bir kent haline getirilmeye calisilmis. Basarili da olunmus. Ancak Agri oncesi ugradigimiz ve bir gece konakladigim Erzurum icin ayni seyi soylemem pek mumkun degil. Esasinda bunu Türkiye'min birçok kenti içinde dile getirebilirim. Şöyle ki, Erzurum Kongresi nin yapildigi, bircok aydin ve sanatcisi bulunan, tarihi eserleri gorulmeye degen bu yerde 'eski'nin guzelliginin icine 'yeni' bir yapilasmayi, sehirlesmeyi adeta yamamaya calismislar. Avrupa nin ornek alinmasini istedigim en guzel taraflarindan biri olan tarihi asla bozmamalari ve yeniyo başka bir alana inşaa etmeleri nedense 'bizde' hicbir sekilde kiymet görmüyor. Bu 'Avrupaya' gittiginiz vakit 'old city-eski sehirlerindeki' tarihi hayran hayran gezip, anlatmaya doyamazsiniz. Simdi soruyorum bircogu bizden kucuk yuzolcumlerine sahip Avrupa sehirlerinde insanlar basarabilirken bizim bunu becerememiz, akil erdirememiz neden? Kentlesmeyi bilmemek mi yoksa artik menfaatlerimizin bu ülkeye duyduğumuz sevgiden önde geliyor olmasi midir, canim terihi göz göre yok ediyor. Sadece bununla da kalmayip çirkin şehirleşmeye sebep olmuş oluyor. Guzelim Selcuklunun, Osmanlinin ve cok onceki uygarliklarin biraktiklari miraslari, kötü ve anlamsiz binalarimiz, plazalarimiz ile adeta 'yok ediyoruz'. İnanin büyük hainlik bu durum. Ceddine saygisi olan yahut oldugunu ifade eden bir toplumun böyle olmasi riyakâr bir durum degil midir?
Canım okuyan vatan, toprak sevgisi bütündür. Yaşadiği yere sahip çikmak, tertip ve düzeninden sorumlu olmak millet sevgisinin temellerindendir. "Vadim o kadar güzeldi ki.."demeden önce yaşadiğimiz şehre görevimizi sahip çikararak yerine getirmeliyiz.
Sevgiyle,
Yazar ve Kitap Önerisi
Bu haftaki yazar önerimiz Melike İlgün... Kendisi bir hukukçu olup, uzun yillar haber spikerligi/habercilik yapmis. Yakin tarih ve arastirma bilgi/yetenegi essiz duygu dünyasi ile birlesince okunulmasi kaçinilmaz. Kemal'e Eren Kadınlar, Enver Paşa'nin Sultani ve Bir Başvekil sevdim adli kitaplariyla Mustafa Kemal Atatürk'ün, Enver Paşa'nin ve Adnan Menderes'in bilinmeyenleri ile dönem tarihini okumak isteyenlerin, bu güzel yazar ve kitaplari ile tanismalarini öneririm.
Bir Gözlem ve Çıkarım
Ceddini bilmeyen geleceği göremiyor kanımca. Bu yüzden çoluk çocuk topraklarimizi, 'nereden' geldiğimizi öğrenmek için çıktığımız seyahati çok sevdim. 7 yaşindaki yeğenim yarısınin Kayserili yarısının Ağrılı olduğunu söylüyor. Geçmişi ve geleceği sorguluyor. Bu çok önemli. Çocuklarımıza 'Biz Kimiz?' nereden geldik, nereye gidiyoruzu anlatmak gerekir. Anlatalim ki geçmişini bilmeyen, gideceği yönü bulamayan nesillere sebep olmayalim. Bu güzel topraklari, tarihimizi daima bizden sonraki kuşaklara aktaralim.
Bilmem anlatabildim mi?