Sevgi neydi,
emek miydi? Sevgi neydi, güven miydi? Sevgi neydi, koşulsuzluk muydu? Sevgi
neydi, bir ömür müydü? Hepsi sorulabilir, hepsi başkaca cevaplanabilir elbette.
2013’ün Temmuz
ayı işte belki de ‘Sevgi Neydi?’ sorusunun türlü cevaplarını almış olan
babaannem Bedigül ve dedem Mustafa Batmaz’ın 60.evlilik yıldönümlerine kucak
açıyor. Vay beee!…diyorsunuz siz de içinizden değil mi? İnanın 60.yıldönümleri
olduğunu ben de yakınlarda öğrenmiş bulundum. Ve ‘altmış’ demeyi bir tuhaf
buldum. Çünkü yaşam içerisindeki zaman dilimleri hayli şaşırtıcı.. 60 yıl
dersiniz, dudaklarınıza sığdıramazsınız oysa sorsan bir çırpıda yaşanmış, hepsi
‘daha dün gibi’ gelen onlarca tatlı, acı hatırayla doludur.
Babaannem henüz
ilkokul son sınıf öğrencisiyken dedem Ağrı’da onun öğretmeniymiş. Aradan geçen
birkaç yılın sonunda, babaannem ‘yiğit’ bir genç kız iken dedem tarafından
Allah’ın Emri Peygamber Efendi’mizin Kavliyle, büyükanne Feride ve abilerinden
istenmiş. Ve böylelikle altmış yıllık yola çıkılmış. Dedem Mustafa Batmaz önce
ilköğretim müfettişi, sonra ve hatta 40’ından sonra Hukuk Fakültesi okuyarak
Noterlik yapmış. Babaannem de dedemin yanında dört çocuğunu büyütmüş,
evlendirmiş, torunlarının da gününü görmüş.
Şimdilerde dedem 90 yaşına merdiven dayadı. Pek tabi çeşitli sağlık
problemleri var. Babaannem ise 75 yaşını henüz geçmesine rağmen dedemin en
büyük yardımcısı, varlığı. İşte bu yüzden gerçek sevgi neydi diye insan
sorduğunda onlarca cevap verebilir. Ama hiçbiri yaşamın kendi verdiği,
yarattığı cevaplardan daha doğru olmayacaktır inanın. Günümüzde tek
birlikteliğini değil 60 yıl bir ay sürdüremeyen var. Bu elbette önyargılı olma
durumunun ötesinde. Yani birbirine tahammül edebilen sevgililerin,
karı-kocaların süresi neredeyse bir ayla sınırlı günümüzde. Eski insanlar çok
mu iyiydi, çok mu mükemmellerdi? Yoksa bizler çok kötü, yanlış insanlar mıyız?
Kanımca her ikisi de değil. Sorun ‘dünya hali’. Sorun canım dünyanın artık
düzenden çıkmış olması. O yüzden onlar
bize göre rahmetli Aysel Gürel’in şarkı
sözünde yazdığı gibi biraz da böyleler:
“Gel asırlardan uzan da tut
ellerimi sımsıcak/ Yoksa bendeki çocuk da böyle çaresiz kalacak/ Öfke ile
beslenen çocuklar yalnızdırlar.
Ve ümitleri çiçeklerden acıları
tarihlerden/ Senin gibi benim gibi onlarda hep insandılar/ Ve sevgiye inandılar ve saygıya inandılar/
Senin gibi benim gibi/ Onlar biraz terkedilmiş biraz küskün çocuktular/ Sanki
biraz incitilmiş/ Sanki yetersiz sevilmiş/ Sanki utandılar kavgadan ve sustular.
Hep incilenen gözyaşları kurusun
inançlarında/ Sene bindokuzyüzkırkbeş onlarda hep insandılar/ Ve sevgiye
inandılar ve saygıya inandılar/ Senin gibi benim gibi.”
Sevgiyle,
Feride Hande Gemici