Zamanın birinde bir Derviş bölgenin zenginlerinden birinin evinde mükellef şekilde ağırlanır.Methiyeler dizdiği ev sahibinin “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz.Bazen görünen gerçeğin kendisi değildir.Bu da Geçer” sözünden etkilenir ve uzunca bir süre bu cümleyi düşünür. Yıllar sonra aynı yere uğrayan derviş eski zengin gönül dostunun fakirleşerek bir başka zenginin yanında çalıştığını görür.Üzüntüsünü eski dostuna bildirir ve yine o yanıtı alır “Bu da Geçer !”.Derviş yollara düşer .Yine aradan yıllar geçer ve eski dostunu yeniden görmek ister.Ancak eski dostu vefat etmiştir; mezarını ziyaret etmek ister. Derviş eski dostunun mezar taşında Bu da Geçer yazısıyla karşılaşır ve diğer her şeyi anladım ama “Ölüm de nasıl geçermiş ? “ diye sorar kendine. Elbette bunun cevabını da alır. Bir sel mezarın bulunduğu tepeyi alıp götürmüş ve arkadaşından geriye bir iz bile bırakmamıştır. Derviş artık bunu çok daha iyi anlar ve “Bu da Geçer YA HU ! “ diyerek yoluna devam eder…
Naçizane soruyor ve cevaplıyorum bende o halde ….
Önce minik ellerinle henüz hayatın değil annenin paçasından tutunarak öğrendin yürümeyi ve bilmediğin bir şeyi ; 2 adım attıktan sonra düşüp yeniden doğrulmayı…Büyük adamlığa/kadınlığa provaydı bir nevi; bu kadar kolay olmasa da…İlki “Anne” mi “Baba” mıydı bilmem ama karşılıksız sevgiyi heceledin en başta…Eteklerin zil çala çala koştun, terledin, düşüp incittin bir yerlerini sana uçsuz bucaksız gibi görünen dut ve kiraz ağaçları ile dolu evinin bahçesinde…En büyük mutluluğundu siyah önlüğünün kolalı bembeyaz yakası; ama yine de tutamaz değil mi annen ile yaptığın mis Pazar banyolarının yerini...Azıcık daha büyüyüp adını bile koyduğun günlüğünü köşe bucak saklamayı, yeni yeni öğrendiğin yabancı şarkıların sözlerini ranzanın tavanına yazmayı…Söylesene geçmedi mi dersin ? Ya İlk Aşk ? Hangisiydi hatırlamadın mı…Utana sıkıla gözlerine bile bakamadığın o ilk aşkını unuttun mu yoksa ? Ve hala hatırlamadın mı aşk acısının ötesinde bir acının olmadığını düşündüğün o günleri…? Yarış atı misali koşuşturdun o dershane senin bu hoca benim…Ama sonunda değmedi mi emeklerine, bak ne güzel kazandın üniversiteyi…Artık özgür kız/erkek değil miydin…Okumadın mı felsefenin babalarını…Koridorlarında sen bağırmasan bile desteklemedin mi, alkışlamadın mı devrimci genç kardeşlerini…En leziz şey değil miydi Eminönü balık ekmeği…son günlere yetiştirirdin final sınavlarının en ağır bölümlerini; hatırla…Hepsi geçmedi mi ? Zamanın akışından habersiz istemiştin ya üniversiteyi biran önce bitirmeyi, aldığın sanki hayatın diplomasıydı…Bak o da geldi ve geçti… Yine yeniden ama bu kez başkaca sevdalandın bir kez daha hiç sevdalanmayacakmışçasına… Tüketmeye kalktın bu sevdayı yerine bir daha koyamayacakmışçasına… İşte! deyip hayatının kadını /adamıyla evlendin, ne mutlu… olsana !Ama bu değildi değil mi küçüklüğünden beri sana anlatılan, senin hayal ettiğin mutluluk…Bambaşka boyutta mücadeleyi öğrendin,çabaladın ama mücadeleyi kaybedebileceğini de gördün…Zorladın ama inatlaşmadın hayatla, hayırlısı dedin bir kapıyı kapayıp yepyeni bir kapı açtın; belki de açılmasına izin verdin…Mutluluk ?Kendini yeniden yıkıntıların arasından çıkarıp keşfetmektir dedin…Tozunu alıp en yukarıdaki rafa koydun tamamlayamadığın kitapları...ama hiç unutmadın, altlarını çizmiştin tekrar okuman gereken cümlelerin ,kıvırmıştın kenarlarını sayfaların…Nice ölümler, doğumlar, birleşmeler ve ayrılıklar görmedin mi ? Aldığın dersler ile yoluna devam etmeyi…hayatı tatlı ve bir o kadar acı yönleriyle sindirmeyi…Ve tüm bunların hepsine Bu da Geçer ! demeyi, öğrenmedin mi sen hala ?
Ben öğrendim vallahi …!
Sevgiyle,