“ Hayat dediğin şey üç beş tatlı An’dan ibaret değil midir? ” derler, derim… Öyle farklı evreler geçiriyor, başka boyutlara giriyor, farklı tatları tadıp öylesine başkalaşıyoruz ki… Her birimizin yaşamı, farklı romanlarında başka başka hikâyeleri adeta dokuyan bir yazarın kaleminden çıkmış gibi geliyor insana. Ve işte bu sebeple, bilinenin aksine hayatın bir bütün değil, bütünü oluşturan parçaların ta kendisi olduğunu düşünüyorum artık… Belki kısacık bir zaman dilimine ait olan bu hatıralar biz fark etmeden hayatımızın geri kalanının şekillenmesine, farklı bir yoldan yürüyecekken daha önce sorsalar ASLA tercih etmem diyeceğimiz bir başka yola girmemize vesile oluyorlar… Keskin bir viraj eğer bizi ağaçlıklı bir yola çıkarma umudu taşıyorsa, birçoğumuz gözümüzü kırpmadan giriyoruz o yola. Ve işte aldığımız ya da alamadığımız o virajlar, sonrasında konumlandığımız durumlara, anlara; hayatımıza mal oluyorlar; biz istesek de istemesek de… Şöyle geriye dönüp bir bakalım; film şeridi misali geçsin gözümüzün önünden Hayatımız... Kimimiz için şiddetli bir ayrılık An’ı, kimimizin en sevdiğini kaybettiği An ve belki de makinemizin deklanşörüne basıp ölümsüzleştirdiğimiz O An, kim bilir… Birçoğumuz için geçmişimiz “GEÇMİŞ” olduğu için hayatımızın bu günden önceki tarafında hep bir fluluk vardır, çoğunlukla. Ama işte hepimiz için başka başka olan “O Anlar” geçmişin bu flu ve belki de karanlık olan kısımlarına bir ışık yakıp, o noktayı unutulmaz kılmamıza yardımcı oluyor. Ve işte bundandır diyorum günümüzün berraklığını, dönüp hayatımızın O anlarında aramamız… Yaşamlarımızın hızla ve belki de anlamsızca geçip gittiğini er ya da geç fark ediyor, varlığımız dahil her şeyin en azından “şu fani dünya koşullarında” bir sonu olduğunu biliyoruz. Ve madem öyle ve madem “Hayat” dediğimiz An’lardan ibaret-geçmiş/gelecek- berrak hatıralar ve mutlu anlarla dolu bir ömür için neyi bekliyoruz dersiniz?
Sevgiyle,
F.HANDE BATMAZ