Nil sakası bir yıl, Mısır'a hiç su vermemiştir. O yıl halktan birileri dağlara çıktı, feryat edip inleyerek yağmur diledi. Yine de akmadı ırmaklar. Gökyüzünden boşalan tek tük gözyaşlarıydı. İçlerinden biri sufilerden birine haber götürüp "Halkımız sıkıntı ve zahmet içinde. Ne olur şu acizler için bir dua etsen. Zira Allah katında makbul olanların duası reddedilmez."diye ricada bulundu. Heyhat gör ki; sufi hemen oradan kaçıp Kızıldeniz'e yakın bir bölgeye taşındı. Çok geçmeden yağmur yağmaya başladı. Yirmi gün sonra "Kalbi kara bulutlar, Mısır'lıların üzerinde ağlamış."diye bir haber ulaştı sufiye. Bunun üzerine sufi bahar seliyle havuzların dolduğunu düşünerek geri dönmeye niyetlendi. İlim ve irfan sahibi zatın biri bunu anladı ve ona gizlice sordu; "Buraya gelişinizdeki hikmet neydi?" Sufi tebessüm ederek şunları söyledi; "İşitmiştim ki kurtların, kuşların, vahşi hayvanların rızıkları hep kötülerin talihsizlikleri yüzünden daralırmış. Çok düşündüm, bu memlekette kendimden daha perişan ve kötü bir kimse görmeyince oradan ayrılmayı doğru buldum. İşte bu sebepten Mısır'dan kaçtım.
Büyüklük istiyorsan, önce küçülmeyi öğrenmelisin. Zira büyükler kendilerini cihanda herkesten daha küçük gördükleri için yücelmişlerdir. Halkın gözünde itibar kazanmak istiyorsan kendine değer vermemelisin. Ancak kendinin küçük gören bir büyük hem dünyada hem ahirette büyüklük kazanabilir. En değersiz insanın ayağında toprak olan kişi, dünyadan temiz kul olarak ayrılır.
Koca cihanda ufacık tefeciksin. Çoğu zaman kendine bile yetemeyensin. Buna rağmen kendini ne çok beğenirsin. İmtihan ile gelinen şu dünyada neye kimden daha fazla sahipsin, nereden bilebilirsin? Bu yüzden aklın yolunun kalbinden geçtiğini de artık öğrenmelisin...
Sevgiyle,
Feride Hande Gemici