“Olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması” diyor Karantinalı Despina şiirinde Attila İlhan. O diyor da gelin görün zat-ı alim, zat-ı “alim” gibiler bunu çoğu zaman “Anlamıyoruz”. Hayatımızdakileri tahakküm altına alıyor, hayaller ve hatta isteklerimizi onların üzerine inşa ediyoruz. Bizim kafamızda şekillendirip yüreğimizde yer ettirdiğimiz şeylerin bize göre karşılığını alamayınca da suçluyoruz: Beni anlamıyor, anlamıyorlar! diye. Peki ya sen, ben? Biz anlıyor muyuz dersiniz karşımızdakini(leri)? Bizler başka anaların rahminde, başka genler ile donatılıp merhaba diyoruz önce. Sonra farklı ailelerde, farklı yaşamlar sürüp çıkıyoruz zamanı geldiğinde evrenin tam bağrına. İşte bu noktada kendi geçmişimizin, alt yapımızın tüm farklılıklarını özümserken karşı tarafı hep unutuyoruz. Bizim sahip olduklarımız ile onun sahip olduklarını eş değer tutuyoruz. Kılıcın keskinliğini elmanın yumuşak mı yoksa sert mi olduğuna bakmaksızın değerlendiriyoruz. Görmeyen bir insanı görmeye zorlamak, duymayan insanı niye duymuyor diye suçlamak gibi bir şey bu. Oysa kabul edebilsek sahip olduğu nitelikleriyle, niteliksizlikleriyle hayatımızdakileri… Karşımızdakini beklentilerimiz ile boğup anlaşılmamaktan yakınmasak. Anlaşılmaktan öte hayatı ve onu oluşturan insan dahil tüm öğeleri önce biz anlamaya çalışsak. Beklentilerimizden arınıp, beklentisiz ama edinimlere kucak açan yarınlara yüzümüzü dönsek. “Ne halin varsa gör!” deyip gitmek yerine “Ne halin varsa göre’yim sebepleneyim” diyerek kalsak yerli yerinde olmaz mı? Hayata geldiğimiz bir günden hepimiz kendi sınırlarımızda anlamaya çalıştığımız “anlamı kayıp” şu hayatta zaten yeterince acı çekmiyor muyuz dersiniz. Bal gibi de çekiyoruz. E o halde hayat ile savaşan şu naçiz bedenler ve garip ruhları bu denli hırpalamak nedendir diye sormaz mı insan kendine? Ben soruyorum ve kendi cevaplarımı koyuyorum işte. Karşımdakinin mevzu bahis olan konuda beni anlamadığını düşünmüyorum artık. Yeryüzünde bir benim hayatımın değil onlarca “Ben” in hayatının hüküm sürdüğünü biliyorum. Ve bu hayatların her birinin kendi kuralları, sahiplikleri ve belki de yok oluşlarının olduğunu bilerek saygı duyuyorum. Anlaşılmayı, bu dürtüyü terk ettiğim vakit elde edeceğimi umduğum kazançların yerine koyuyorum. Ben böyle diyorum işte… Bilmem Anlatabiliyor muyum ? J
Sevgiyle,
Feride Hande BATMAZ