Kazanmak kadar kaybetmenin de müthiş bir hazzı var kanımca. Hani şöyle sen başın yukarılarda dimdik yürürken; aşkta, işte, parada kazanırken toslayıverirsin ya duvara aniden. İşte öyle. Önce pek bir sarsılır, acıdan duramayacakmış gibi olursun. Teoman'ın dediği gibi vakit bir türlü geçmez, günler hayatlar geçerken sen artık acı ile ızdırap çekmeyi karıştırmaz, kazanmak ile kaybetmenin uzaklık kadar birbirine yakın olduğunu anlayıverirsin. Göğsümüzü gere gere bir zırh gibi taşıdığımız egolarımızın, yaşamın kendi kuralları ve Tanrı'nın yüce kader çizgisi içinde bir zerre bile olmadığını işte bu kaybetme vaziyetleri öğretiyor. Ah bu canım vaziyetler: Sonu kaybetme ile kalıplaştırılan 'Vazgeçmeler', 'Razı Gelmeler'...İşte 'Nefs' ile birebir ilintili bu vaziyetler kaybedenin yahut kazananın kim, ne olduğunu da pek iyi ifade ediyor. Vazgeçiyorsan birinden, vazgeçiyorsan bir şehirden, vazgeçiyorsan kendinden...Kaybediyorsun değil mi? Öyle mi ezberlettiler? Yoksa bilinmeyen, bilinip de keşfi tamamlanamayan diyarlar, insanlar, yaşamlar varken 'vazgeçerek' kazanıyor musun ?
Bir kaybetme durumu olarak görülebilen bu vazgeçmenin ,yineleyeceğim, Nefsi ne denli güçlendirdiğini görünce hala kaybetmiş mi olacaksın? Genel seçimler, spor müsabakaları gibi topyekun kayıp yahut kazanımların tanımlandığı toplumsal vaziyetler dışında bu 'kaybetme' vaziyeti pek bir subjektif esasında. İnsan ancak kendi edinimleri, bilgisi, görgüsü, eğitimi, altyapısı karşısında kaybetmiş veyahut kazanmış olabilir. Yani insan ancak kendi benliği karşısında kazanıyor yahut kaybediyor. Bu sebeple algı ve bakış yönü pek mühim. Bu anlamda yaşam serüvenimde ben, geleneksel bapta kaybeden; sonra nefsini terbiye edip, sebat etmeyi öğrenen ve kazanan olduğumu düşünmüşümdür. Yine taktın pembe gözlüklerini diyebilirsiniz, amma velakin yaşamın kati surette pür neşe yahut pür acıdan ibaret olmadığı gibi, genel algı olarak yalnızca kayıp ve kazançtan ibaret olmadığını anlamış durumdayım sadece. Ve bizler 'Yaşam' dediğimiz hadiseyi her türlü renk ve renksizlikleriyle algılayabilir ve hatta kucaklayabilirsek- ki bu büyük güzel bir mertebedir-Kaybedenler Kulübünün daima kazanan fanileri olarak daha huzurlu yaşayabiliriz değerli okur.
Hüma Kuşunun Gölgesi üzerinize olsun.
Feride Hande BATMAZ