Yaşama dair herhangi bir şeyi biliyor olmamız, her zaman onu anlıyor olduğumuz anlamına gelmez. Niye mi? Çünkü insan fizik ve matematik kuralları içerisinde onaylanıp tasdiklenen birçok hadisenin sağlamasını yapamaz. Kalbî ve dolayısıyla hissi durumlar beynimizi fevkalade yoldan çıkarabilir. Bu yüzden de canım insanoğlu nefsinin duvarlarına her seferinde daha bir güçlü çarpıp, oturur yerine.
Örneğin bir şeyin gerçekleşmesini isteriz. Hatta ömrü hayatımız boyunca her daim bir şeylere sahip olmayı, arzularımızın saadete ermesini ister dururuz. Normaldir. İnsanız. Ancak istenilen şey her ne ise gerçekleşme olasılığı kadar gerçekleşmeme durumu da vardır. Bildiğimizi sanırız. Hatta bir süre bildiğimizi unutur, yalın bir beklenti içine gireriz. Gerçekleşmesi durumunda hayat pek aladır, hepimiz için. Peki ya gerçekleşmezse? İşte o vakit bildiğimiz her şeyi unutur, anladığımızı sandığımız gerçeklerin yahut gerekçelerin peşine düşeriz.
Gerekçe yahut gerçekler dünya düzeni içinde pek izafidir esasen. Bu yüzden bu iki arkadaşın peşine çok takılmamak gerekir. Çünkü bu gerekçe ve gerçekler çözüm yolu önünüzde dahi olsa çözemediğiniz matematik problemleri gibi durur karşınızda. Yani yaşamda her şeyin tek ve net bir sonuca bağlanmadığını görmeniz gerekebilir. İşte tüm bu silsile içerisinde anlayabildiğimizin bir bu olduğunu anlamak; Yaratıcının kusursuz planı içerisinde, huzurlu kollarda bize düşeni geniş bir yürekle karşılamak gerekecektir.
Sevgiyle,
Feride Hande Gemici