Esasında 'On dokuz Ekim Çarşamba İki bin Onbir'den evvel gazeteye göndermiş olsaydım, bu yazıyı okumuyor olacaktınız. Çünkü bu yazı ne bir imla, ne bir kelime dizini, ne bir kaygı, korku düşünülmeden; hakiki bir yürekle, hakikate ulaşan 'sayısız' YÜREKLER için kan ağlayarak kaleme alınmıştır. Şanlı topraklar için, acı her şeyin bile acı kalacağı bir gün ve günlerden sesleniyorum. Yüce Türk Tarihi içerisinde yankılanan sesim, kalemimin mürekkebi çok cılız ve renksiz kalacaktır. Ancak bu şanlı toprağa damlayan her bir kan, her bir toprak parçası içinde yeşerecek ve sonsuzlukta yerini bulacaktır, biliyorum. Bugün; yiyebiliyor, kahvemi içebiliyor, saçımı tarayabiliyor ve hatta yaşıyor olmaktan utanıyorum. Bir ağacın Sonbahar'da dökülen her bir yaprağını ben de döküyorum. Bir yandan tek tek koparılan dallarımı, sökülen kanatlarımı sonsuzluğa uğurlamanın şerefini de inceden hissetmeye çalışıyorum. Şüphesiz 'Vatan Uğruna Ölen Varsa Vatan'dır. Ancak ey güzel halkım; gelin görün ki bu bir 'Savaş' değildir. Bu bir 'Er Meydanı' değildir.
Muhatabınız 'Yiğit' olmanın sonundaki 't' harfini 'Terörizm' in baş harfi olarak kullanan bir alçaktır. Düzen bozucudur. Savaş, yerine ve konumuna göre kendi 'ahlaki' kuralları ile donatılmıştır. Yeri gelir savaş muhatabınız ile 'masa'ya da oturulur. Ancak terör ile oturulmaz ey halkım, oturulmaz...! Giden YİRMİALTI YİĞİDİN gittiği gibi yirmi altı yüz milyon tarifsiz acıyı, yirmi altı yüz milyon sevgiliyi, yirmi altı yüz milyon anayı, babayı, evladı o 'uzlaşma' masalarında anlatamazsınız; Terör bundan anlamaz!
Evet...Bu yazıyı okuduğunuzda aradan BEŞ gün geçmiş olacak. Ve biz Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Sadi'nin yaşadığı toprakların mirasçıları olarak öğütlenen ve nerede nasıl kullanacağımızı hala bilemediğimiz 'Sabır' ve 'Affedicilik' tavırlarımızı takınmış, tanımsız acıyı çoktan unutmuş olacağız. Ama bilelim...Bu ülke, o şimdilerde şeffaflaştırılmaya çalışılan kırmızı çizgileri kanlarıyla çizen bir avuç yürekli kahraman sayesinde kazanılmış; bize bahşedilmiştir. Milli Mücadele yüce Türk toprakları üzerinde tek bir yurttaşın yaşadığı sürece verilmesi gereken bir mücadeledir. 'Türkiye Devleti' varlığını oluşturan tüm organlarıyla tahmin edilenden çok daha güçlüdür. Ulus Bilincimize sahip çıkmak ise 'Terör'le mücadelenin en büyük, en etkili 'tek' silahıdır.
Sonsuzluğa intikal eden Şanlı Vatan Evlatlarına Selam Olsun!
Ruhunuz Şad Olsun!
Feride Hande BATMAZ