Kolay konuşup zor hazmettiğimiz hadiselerden biridir Yaş... 9 ay da nasıl geçecekmiş diye sabırsızlanırken hiç düşünmüyorduk tabi bugünleri. Boşuna dememişler zaten “Doğan büyür” diye… Hakikaten de doğan BÜYÜYOR. 20’ lerin sonundaki yaş skalası içerisindeyim. Önceleri yaşın ve dolayısıyla ömür dediğimiz mevzunun bir çırpıda geçip gittiğini düşününce üzülür, hayıflanırdım. “Keşke kalabilsem hep 25’ imde ne olurdu sanki? ”der dururdum. Ama olmuyor; Yaradanın düzenine uymuyor bu... Karşı koyamadığım bu düşünce ile arkadaş olmaya başladım artık ben de. İlerleyen yaş ile insanın kendini de keşfettiğini gördüm.
Zaten bilene hayat, insanın kendi iç dünyasına yapılan yolculuktan başka nedir ki? Gelin görün ki bunu o “çıtır” zamanlarınızda algılayamıyorsunuz. ‘Yaş’landıkça aldığınız kararları sorgulamak yerine bir karar alınmışsa arkasında durmak gerekir diyorsunuz. Gençken hızla tüketmekte olduğunuz birçok şeyi artık sindirerek yaşıyor, yaşatıyorsunuz. Geçmişi koruyor, unutmuyor ancak asla onunla da uzun bir yolculuğa çıkılamayacağını öğreniyorsunuz. Çok yaşa! yerine İYİ YAŞA! demeyi tercih ediyorsunuz. Evet, belki hala gençlik umutlarınızı, hayallerinizi muhafaza ediyorsunuz ama bazen “Olan Hayırlıdır” diyerek vazgeçmeyi de öğreniyorsunuz. Yaş ile Fırtınalardan yoksun yaşamıyorsunuz elbette; yalnızca dingin sulara nasıl ulaşılacağınızı ve bu suların kıymetini daha bir iyi biliyorsunuz. Eh elbette ‘Yaş’lanmanın ki belki de ruhsal çözülmelere de sebep olan, o fiziksel değişim tarafı da var. Bana soracak olursanız kendisi ile barışık insan, akıllı insan, okuyan insan, gülmeyi bilen insan her yaşta çekici ve güzeldir. Ki ilerleyen yaş ile ifadeler daha bir oturuyor insan yüzüne. Beden adeta üzerine tam olan bir kıyafet gibi kendine has bir lisana kavuşuyor. Artık her haliyle barışık olduğunuz bedeninizi daha iyi tanıyorsunuz. Hangi kıyafetin daha çok yakışacağı üzerine saatlerinizi tüketmiyorsunuz mesela. Tarzınızı, stilinizi yaşamınıza adapte ediyor, olgunlaştırıyorsunuz. Diğer bir taraftan şunu da hatırlatırım, ‘Yaş’landıkça gençken ihmal ettiğimiz bedenlerimize nedense daha bir bakar, daha bir kıymet verir oluyoruz. Bizi yarı yolda bırakmaması için ondan af mı diliyoruz dersiniz? Bunun bile farkına ancak ‘Gençlik’ ile vedalaşırken varabiliyoruz. Dedim ya farkındalığımızı artırıyor geçen yıllar, yaşlar…
Velhasıl sevgili okur; şunu biliyorum ki geçen ve gelecek yıllar ben ve benim gibileri bildiğimiz manada ‘Yaş’landıramayacak. Ben şimdiden kendimi Yaşı olmayan ve olmayacak biri olarak tanımlıyorum. Peki ya siz?
Sevgiyle,
Feride Hande Batmaz