Velev ki bir meslek sahibi değilsiniz. Konuştuğunuz dil dışında belki bir ekmek kapısı açacak başkaca bir dil de bilmiyorsunuz. Anne, babanızın öyle on bin yirmi bin dönümlük arazileri, size bırakacak tek kuruşları bile yok. Eh, birileri sizin dayınız, amcanız da değil ki öyle nüfuzlu bir çevreniz olsun. Şimdi düşünün, sizi siz yapan hangi niteliklerin, hangi değerlerin size gerçekten ait olduğunu? Tanrı'nın ol deyip yarattığı bizler, o kusursuz resmin boyalarını tek tek döküp özümüze yaklaştığımızı zannederken, resmimize gereksiz fırça darbelerini atıp karmaşık bir vaziyete doğru yol almıyor muyuz?
İnsan yaşamını sürdürdüğü yerden, menfaat ilişkilerinin yaşandığı aitliğinden uzaklaştıkça kendi oluyor. Yani hiçlikteki biz, gerçek biziz; farkında değiliz. Tanıdığınız yahut sizi tanıyan insanların olmadığı bir yerde iken farkına varabiliriz kendimizin. Bir çeşit inziva hali. Öyle bakmayın kalabalıklar içinde de bunu yapabilirsin, kim olduğunu, ne yaptığını, nereden gelip nereye gideceğini sorgulayabilirsiniz diyenlere. Mekânlar, sahiplikler insan için mühim olmaması gerektiği kadar mühim. Beşeri yaşam çoğu zaman insanın gerçekten kim olduğunu pek şahane örtüyor. Uzak bir diyarda, sahipliklerinizden çok çok uzaktasınız...Bilinen o sevecenliğinizi, hoşgörünüzü, nezaketinizi hiç tanımadığınız insanlara gösterebiliyor musunuz? Karşılığında herhangi bir şey alıp almayacağınızı düşünmeden cömertliğinizi başka diyarın başka insanına sergileyebiliyor musunuz? Karşılıksızlığı sindirebiliyor musunuz? Olur ya bir gün işiniz düşer diye haksızlığına boyun eğdiğiniz durumlara, bu çok uzaklarda 'hiçken' ve yalnızca 'sizken' boyun eğebiliyor musunuz? Fotoğraf çeker, resim yapar, keman çalar etiketiniz hiçlikteyken ruhunuzu acıktırmıyor mu yoksa? Yoksa siz sanatı bir ruh hali olmanın dışında, nimetin başına üşüşmüş kediler gibi önlerde olma haliyle mi gerçekleştiriyorsunuz? Siz, biz gerçekten kimiz aslında?
İnsanoğlunun semada süzülen kuşlarca barkodlu birer etiket olarak görüldüğünü düşünüyorum. Belki de hiçbirimiz gerçekten bilinen, gerçekten bildiğimiz, tanıdığımız o kişiler değiliz. Belki de öyleyiz...Bilmiyorum. Bu yüzden bazen az biraz durmanın, sükuta ermenin, yaşantımızı geçirdiğimiz mekanlardan uzaklaştırmanın önemine inanıyorum.
İnsan Tanrı'nın kulları olarak sınandığı gibi, kendisini de sınamalıdır. Ve hatta belki önce kendini sınayan, gerçekten varlığının özünü bilen; "İşte buyum..." diyendir.
Sevgiyle,
Feride Hande BATMAZ