“…Bekletme ne olur, gelmek zamanı gel, yok yok gitme gitme; gel Eylül’de Gel…” diye naif sesiyle mest ediyor beni Alpay… Hüzünlü ama bir o kadar da umut verici bir mevsim yaklaşıyor ondan mıdır bilmiyorum ama okuduğum bir Attila İlhan şiiri,Cd çalardan dinlediğim Alpay’ın sesi ve doğan her bir bebek daha bir derinden etkiliyor bu aralar beni.Bu mevsimlerde olur mu size de;geçmişiniz kucağınıza oturur ve anılar canlanır tek tek zihinlerde…Şimdiki BEN olma yolunda önüme çıkan tüm engelleri kaldırmış babam ile anılarımı ve baba kız ilişkimizi düşünüyorum…Henüz biz kızları hayatta değilken “Kızım olacaksa evlenmem diyen babamın ,şimdi kızlarının varlığı sebebiyle rahmetli Duygu Asena’dan bile feminist olduğunu ve hatta kendisini “Feminist bir Kadın Doğum Hekimi”olarak tanımladığını söylemeliyim.Bu ,SEVGİNİN boyutunu ne denli ortaya koyuyor,siz anlayın artık !Babam ile aramdaki bu “Baboşluk “ilişkisi sayesinde artık kız babalarının farkını fark edebiliyorum.Bir kız çocuğu ve muhtemel bir anne adayını büyütmek ve onunla yaşamak naif bir bakış açısı bırakıyor erkeklerde.Kadın ruhundan daha iyi anladıklarına inanıyorum kız babalarının !! Doğum fotoğrafları çekimlerimde yeni doğmuş kızının elini tutan bir babanın ,erkek cinsine has duygu zırhını nasıl da koşulsuzca çıkardığını görüyorum.Kızının elini ilk tutuşu,gözlerine bakışı yerine konulmayacak ve ölümsüz olacak bir aşkın tohumlarını atıyor gibi…Peki ya biz kızlar ?? Bizim işimiz çok zor! Koşulsuzca çok seviliyoruz babalarımız tarafından. Gün geliyor büyüyor ve bir başka erkeği alıyoruz hayatımıza. Ama hep bir şeyleri eksik ve az buluyoruz. Babamız kadar yakışıklı, babamız kadar cesur, babamız kadar cömert olmadığını; olamayacağını düşünüyoruz. Ve bizi bir başka erkeğin Ondan daha çok sevemeyeceğine kanaat getiriyor, hayatı ve erkekleri böyle kabul ediyoruz. Baba-Kız ilişkisi mitolojide bile yer almış.Hatta Mitolojik karakter Electra’nın babasına karşı aşka varan sevgisinden esinlenen Freud ,kız çocuklarının 4 yaşındayken babaya aşırı düşkünlüklerini ve anneyi rakip olarak görmelerine Elektra Kompleksi adını vermiştir.İşte bu böyle Mitolojik bir Sevgi .Hatırlayın biz kızlardık babası geç kaldı diye pencerelerde bekleyen,kapıdan içeri girdiğinde terliğini önüne koyan ve onu annemizle bile paylaşamayan…Ve hatırlayın babalarımızdı ;biz kızlarının en iyi kıyafetleri giymesini isteyen,üniversitede harçlığımızın bittiğini biz bile anlamadan hissedip hesabımıza yatıran,aşık oldum evleniyorum dediğimizde her ne kadar kimseleri güzel kızına layık görmeyip gözyaşlarını gizlice akıtsa da “Aşıksan saygı duyarım,mutluluklar “ deyip çeyizlerin en güzeliyle telli duvaklı gelin eden … Ve babalarımız değil miydi “Mutsuzluğun duvarlarına yansımış, istiyorsan hadi gel artık” deyip sizi her şeyiyle yeniden 5 yaşınızdaki masumiyetinizle kabul eden… Babalarımızdı, babamdı... Son beş yıldır yaşadıklarım sonrası bir kız çocuğunun en büyük gücünün, o her ne yaparsa yapsın ölünceye dek onu sırtında taşıyacak bir BABA olduğunu çok daha iyi anlıyorum artık… Yazımı şöyle bir gözden geçirirken dilime birden dolanıveriyor ; ”Parlak bir inciydim önce derinlerde saklanırdım… Baba Evi kabuğumdu hayat çok uzak sanırdım… Düşlerimde yandım sonra sevdalarımla kavruldum… Düşlerimin peşi sıra kendimi yollara vurdum…”
Babalarımızın sevgi dolu ve güvenli kolları kadar mutlu edecek bir Sonbahar dileğiyle…