"Şimdi artık İstanbul'da yeni evlenecek çiftler 1+1 daireleri tercih ediyor. Pek tabi ayrılma ihtimaline karşılık, onlarca daha mantıklı...". Ne çok şey anlattı şu kısacık cümle bir bilseniz.
İstanbul'da yaşayan arkadaşım ile sohbetimiz esnasında metropol kadını ve erkeğinin 'yuvaya' bakışını bilinçsizce de olsa özetleyivermiş olduk. Yaşamımı sürdürdüğüm canım Anadolu'da ise 'işler' 1+1 den hayli uzak. Bir ailenin ne denli fedakarlıkla kurulduğunu bilmeniz, öğrenmeniz yetmiyor. Aynı zamanda o yuvanın aynı sabır ve özveri ile uzun yıllar tek çatı altında nasıl barınması gerektiğini de öğreniyorsunuz. Evet, hayatta kimi şeyler yalnızca geldiği gibi yaşanamaz diyorum. Anneannelerimizin, dedelerimizin tecrübelerini, dinletilerini kulaklarımızı açarak şu beyinlerimize hapsetmek, ruhlarımıza teslim etmek gerekiyor. 1+1 iken 4+1 haline gelecek bir yuvayı inşaa etmeyi de bu sebeple iyi öğrenmek gerektiğini düşünüyorum.
Bu durumla 'günümüz' insanının karşısındakinden ziyade önce kendine ne denli güvensiz olduğunu da anlamak hiç zor değil. İmzasını 'Sonsuza dek...!' naraları ile atan insanların birlikte kurdukları geleceklerine sahip çıkamamaları pek tuhaf bu nedenle. Şimdi siz düşünün o 1+1 in hangi köşesine minik yavrularını sığdırabileceklerini. Eh tabi acaba sığdırmak istiyorlar mı ki, diye soruyoruz burada! İşte 4+1 bir evin şeklinden öte gelecek günlerin beraberliğine ve mutluluğun 'çoğalmasına' katkısını bu yüzden pek önemsiyorum.
1+1 dairelerin zayıf ve tek kişilik ruhları gibi, tekil yaşamları yaşatmasını istemiyorum. Sevgi ve aşk ile çoğalmak, türetmek 1+1 evin hiçbir köşesinde yer bulamaz, diyorum. 1.tekil kişilerin zaten yaşamlarını sürdürebiliyor iken 2.tekili de bu yalnızlığa ortak etmek istemelerine karşı duruyorum.
Tekleşmenin yalnızlaşmaktan değil çoğalmaktan geçtiğini de işte tam buraya yazıyorum.
Sevgiyle,
Feride Hande BATMAZ